SAFİR 8. BÖLÜM | Fil Ağacı

25.9K 1.8K 571
                                    


Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr

8. FİL AĞACI

Lacivertin uyarıcı ve korumacı ses tonuyla, boynuna iyice gömülerek korktuğumu açıkça belli etmiştim. Gerilen kaslarından ve saatlerdir hiç kaybetmediği odağından, ne kadar tetikte olduğu anlayabiliyordum.

Bedenimi sarmalayan kaskatı kollara rağmen gözlerimi karanlığa dikerek, kimin geldiğini görmeye çalıştım.

Lacivert beni korumak ister gibi daha sıkı sarmıştı. Her kim geldiyse görmemi istemiyor gibiydi. Karanlıkta seçilen belli belirsiz beyaza çalan bir siluet dikkatimi çektiğinde tüm odağımı o görüntüye verdim.

Kedi gözü gibi parlayan bir çift göz ve tüm gölgelere inat, kendini gösteren açık renk saçlar bana sadece birini hatırlatıyordu.

Christopher Grand.

Genetik bilimci, Metin Taner'in, yani yeni ismiyle Tobias Donaldson'ın ortağı...

Onu yakalamak adına, aylar önce çıktığımız görevin anıları zihnime doluştu ve göğüs kafesime yediğim kurşunun yakıcı acısını tüm uzuvlarımda, o anı tekrar yaşıyor gibi hissettim.

Lacivert ne düşündüğümü hissedip sonsuz şevkatiyle beni tekrar sarmalamıştı. Neredeyse onun kadar gerilen ve taş kesilen bedenimi fark ettiğine emindim ancak bu durum Grand'in peşinden gitmesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyordu.

Beni yavaşça kollarından ayırdı.

"Jenny sen ne dersen onu yapacak, ben indikten sonra arabayı kilitle ve 30 dakika içinde dönmezsem, farları yakmadan buradan uzaklaş. Ben bir şekilde geri dönerim."

Hayır diye itiraz etmek için ağzımı açtığım anda, sıcak avucuyla ağzımı kapadı ve yüzünü benimkine yaklaştırdı.

"İtiraz etme Deirdre, sözümden çıkmanı istemiyorum. Dışarısı güvenli değil."

Bir süre daha bana bakıp ikna olmamı bekledi. Ona bu kadar yakınken nasıl ikna olamazdım ki?

Gözlerimi kırparak sessiz bir evet gönderdim ve avucunu yavaşça yüzümden çekti.

"Unutma 30 dakika." Dediğinde isteksiz bir şekilde "tamam" dedim.

*

Yaptığıma pişman olmamayı dileyerek arabadan indim ve yavaşça kapıyı kapadım. James tam 1 saattir yoktu ve tabii ki gidememiştim. Meraktan ölmüş, hatta göğüs kafesimde oluşan kocaman boşlukla boğuşmak zorunda kalmıştım.

Attığım her adımda, soluduğum nefes havada donup, buz parçalarını yüzüme üflüyor gibiydi. Etraf o kadar sessizdi ki, kollarımı birbirine kenetleyerek güç almaya çalıştım.

James neredeydi?

Minik fısıltılarla "James!" diye bağırmaya çalışsam da sesimin zayıflığı, kendimi duymamı bile engelliyordu. Hangi deli cesaretiyle o arabadan inip Lacivert'in peşine düşmüştüm bilmiyordum.

Karşısında 2 kişi vardı ama onun çok daha fazlasını kolayca alt edebileceğini defalarca görmüştüm. Ancak Tobias Donaldson'ın kıvrak zekasından o kadar korkuyordum ki, bunun bir tuzak olacağı düşüncesi, sonunda ölüm olsa bile Lacivert'ten uzak olmamam konusunda beni uyarıyordu.

Ayağımın altında ezilen çimlere dikkatle basıyordum. Küçücük bir çalının çıtırtısı bile geceye hakim olan sessizliği bozabilir ve beni açık edebilirdi.

Elimden geldiğinde kendimi saklayarak ilerliyor, Lacivertten gördüğüm kadarıyla ajanlık yapıyordum. Hissettiğim soğuğa ve korkuya rağmen dudaklarımda küçük bir tebessüm peyda oldu. Ajanlık yapmak kesinlikle bana göre değildi.

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin