AMBER 12 | CENNET

18.8K 1K 261
                                    

Multimedya: Fun ~ We Are Young ft. Janelle Monáe

Instagram/ threads: t.y.mazer

tiktok: t.y.mazer

Twitter: tymazerr

***





LACİVERT

AMBER 12. BÖLÜM

CENNET

***



Dokunuşumla hayat bulan yüz hatları, parmaklarımın ucundaydı. Yeni bitmiş eserini inceleyen bir heykeltıraşın ki kadar farklı bir boyutta hissetmemi sağlıyordu. O anın bitmesini istemediğimi, sıcaklığının uzaklaşmasından korkarak çarpan kalbimin sesinden anlayabiliyordum. Ne demem gerektiği konusunda hiç bir fikrim yoktu. Adeta bir girdabın içindeydim ve yer yer bataklığı aratmayan bu sonsuz kuyunun, çıkış noktası sanki cevabımda saklıydı.

Gözlerimi kapadığım an, yanıtımı açık ettiğim an olmuş olmalıydı. Orada ne kadar o şekilde kaldık, bu altından adamın sihirli tozlarını daha ne kadar tenime serpmesine izin vermiştim bilmiyordum. Hangara gelene kadar adımları o kadar hızlıydı ki, ona uyum sağlamakta zorlansam da, herhangi bir yorumda bulunmayarak arkasından ilerledim. Sanki her an fikrimi değiştireceğim endişesini taşıyordu. Ya da ben uyduruyordum, James'i daha önce endişeli görmediğim aşikardı.

Hangar'ın kapağı açıldığında, genelde kullandığımız uçak yerine, koyu mavi, siyah camlara sahip, son derece modern ancak diğerlerine nazaran daha küçük bir uçağa ilerlediğimizde, ona dönüp sorar gözlerle baktım.

"Bu benim kişisel uçağım." dedi çok normal bir şeyden bahseder gibi söylediği sözler karşısında kaşlarımı kaldırarak tekrar önümde uzanan lüks uçağa baktım. Uçağa binmem için elimden tuttuğunda bu inceliği karşısında şaşırmaya devam etsem de, elini tutmaya devam ettim.

Kemerimi ve kulaklığımı takarken, o çoktan kalkışa hazırdı.

Bir an hapların yanımda olmadığını hatırlayıp panikledim. "Haplar yanımda değil James." Yüzündeki rahat ifadeyi bozmadan dudaklarını oynattı.

"İhtiyacın olmayacak."

Kafam karışmış bir şekilde ona bakarken, motoru çalıştırmasıyla derin bir nefes aldım. Normal bir uçağın hızını geçmeyerek havada süzülürken, etrafı daha yakından izleme fırsatım olduğu için, düşüncelerimi beni bekleyen anlardan uzaklaştırmaya çalıştım. Bir yanım aklımı kaçırdığımı fısıldıyor, diğer yanım ise beni içine çeken girdaptan kurtulmam için tek yolun bu olduğunu fısıldayarak, kalbimin ritmine uyuyordu.

Bu adam, göğüs kafesime hapsolmuş, ne işe yaradığından emin olmadığım o hayati parçayı canlandırıyorken, bazı zamanlar da ortalığa dağılan kırıklarını bile toplamamı zorlaştırıyordu. Uzun uzun, özenle yaratılan suretine bakmak istiyor, tüm bu dakikalardan başka anım kalsın istemiyordum. Ama kızaran yanaklarım bakışlarımız buluştuğu anda cesaretimi kırıyor, önüme dönüp gökyüzüne odaklanmamı sağlıyordu. Aslında dikkatimin dağıldığı filan yoktu, sadece kafamı farklı bir yöne çeviriyordum. Her mimiğimden, her nefesimden ve her kımıldanışımdan haberi olduğunu, benim her satırımı hiç takılmadan okuduğundan adım gibi emindim. Oysa ben onu anlayamıyordum. Dokuşunun böyle hissettirmesinin anlamı neydi? Neden ona yaklaşmakta bu kadar zorlanırken, tenimin her noktası onu hissetmek için can atıyordu?

Edepsiz Lacivert her kadının arzulayacağı, kendini yanında hissetmek isteyeceği, sıradışı bir adamdı. Ancak ben bu kadar sığ değildim. Onu bana çeken başka bir şey vardı ve bu hastalıklı his ona hayır dememi neredeyse imkansız kılıyordu. Beni bir şekilde hapsettiği mahzenden kaçırıyor oluşu ise asıl ironiydi. Şimdi nereye olduğunu bilmeden, onunla beraber gidiyordum. Beni bir şekilde büyük bir dikkatle takip ettiğini bildiğim için ona dönme isteğimi törpüleyerek, gözlerimi bulutlara diktim. Ekim ayına girmiş olmamıza rağmen bulutların seyrekliği mavi gökyüzünü esirgemiyordu.

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin