Amber 2 | KARMAKARIŞIK

22.6K 1.3K 204
                                    


Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerrr



AMBER BÖLÜM 2

KARMAKARIŞIK

Sabah uyandığımda aklımda üç şey vardı. Duş alacaktım, gerçek anlamda doyana kadar yiyecektim -dün o garip görevden geldikten sonra midem bulandığı için canım yemek yemek istememişti- ve en önemlisi Edepsiz'den uzak duracaktım.

Gece yaşadığım kafa karışıklığı sadece yorgunluktandı. Düşündükçe deli oluyordum gerçi. Bu oda için o kadar savaştıktan sonra nasıl da onun odasına gidip yatardım?
Kendime özel ayrı bir yaşam alanı sağlamak yerine, beni aylarca onunla aynı havayı solumaya zorlamasının üzerinden çok geçmemişti.

Derin bir nefes aldım. Sanki bir şeyler değişmişti. Farklı hissediyordum. Bu garip bir farkındalık olsa da, daha güçlü, daha cesaretli, hatta daha konsantreydim.  Gerçek bir isolater olmama imkan yoktu ancak görevlerin beni güçlendirdiği açıktı.

Duşumu aldıktan sonra giyindim ve kendime bir sandviç yapıp etrafta televizyon ya da benzeri bir cihaz aramaya başladım. Ancak mahzende basit bir televizyonun olmayacağını düşününce, ağzım dolu bir şekilde Jenny'e seslendim.

"Jenny, televizyona benzer bir şey varsa açar mısın?"

Aynı anda tüm oda etrafında, bir çok ekran belirdi. Bazıları devasa büyüklükte olsa da, bazıları normal TV boyutlarındaydı. Her ekranda farklı bir kanal açıktı ve bir anda yükselen sesler yüzünden beynimin patlayacağını düşünmeye başladım.

"Yok artık Jenny, bir ekran yeterli, odamı kontrol merkezine çevir demedim!"

"Elbette Bayan Soydan." Dedikten sonra tam karşımda tek bir ekran belirince rahat bir nefes aldım.

Mahzenden nefret etmiyordum. Ancak normal bir ev, normal bir hayat arayışım sonlanmamıştı. Buradaki teknoloji baş döndürücü olsa da, soğuktu. Ev sıcaklığı yoktu. Aynı James gibi. Düşüncelerimin ona kaymış olmasından rahatsız olarak silkelendim.

Kahvaltım bittiği anda, havaya hakim olmaya başlayan sıcağı hesaba katarak ince kıyafetler seçtim ve hızlıca üzerime geçirdim. Her zamanki hafif makyajımı yaptım ve sırt çantamı alarak çıkmak harekete geçtim.

Kapının dışına adımımı attığım anda, sağımda kalan siyah kapı da aynı anda kapandı. O tarafa döndüğümde Edepsiz'in, kapısının önünde durup, olduğu yerden lacivert gözlerini bana sabitlediğini fark ettim.  Saçlarındaki dağınıklık ve bugün tıraş olmadığını haykıran kirli sakallarıyla oynadığı role aykırı bir görüntü sergiliyordu. Üzerine salaş bir tişört geçirmesine rağmen, gözleriyle aynı renk olan lacivert ceketi ve altındaki dar kesim pantolonla her zamanki gibi şık görünüyordu. Bu haliyle okuldaki kızların dikkatini fazlaca çekeceğinden emindim.

Saçmalıyorum diye düşündüm ardından. Bana ne?
Daha okula gidip uğraşmam gereken çılgın bir profesör vardı.  Evet Tobias çılgındı buna emindim ancak son zamanlarda ona karşı düşüncelerim yumuşamış ve yaptıklarının kendince nedenlere bağlanabileceğini düşünmüştüm. Elbette bu fikrimi kimseyle paylaşmamış, sadece bana olan takıntısının çok da canımı sıkmadığını düşünmeye başlamıştım. Gerçi bilim için yoldan çıkmış bir psikopat tarafından değerli hissettirilmek oldukça ironik bir durumdu ama bu konuyu irdeledikçe zihnim bulanıyor, düşüncelerim karışıyor gibiydi. Hele de, her an Edepsiz Lacivert gibi mekanik ve soğuk bir insanın yanında vakit geçiriyorsanız, kafanızın içindekilerin böylesine bulanık olmasına şaşırmamak gerekirdi. Donaldson konusunda da flu olan fikirlerimi bir kenara iterek, beynimdeki seslerin susmasını diledim.

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin