ÖZENİLEN MİSİN ? ÖZENEN Mİ ?

68 12 0
                                    

Esselamu aleykum ve rahmetüllahi ve berakatüh.. Sizlere dilimin döndüğünce batının asıl yüzünü anlatmaya çalıştım. İnşallah yardımcı olur :)

Sizce bu mu gerçek yüzleri? . O iki yüzlü Avrupa İslam olmadan gerçekte böyle miydi? Bence biR gelinde şu çokça özendiğimiz batılıların maskelerinin ardındaki gerçek yüzü görelim.

Önce sizlere bir batılının gözünden Osmanlıyı göstermek istiyorum

Osmanlının hem dinleri gereği hemde yaşayışları gereği sürekli temizliğe dikkat ettiği görüşü tüm avrupalı gezginlerce onaylanmıştır . Örneğin batılı yazarlardan Yuvakim de Bolf, "Müslümanlık nezafeti, temizliği, nezaketi, bütün saiklerine farz yapmakla birçok tahripkar mikropları imha etmiştir. " demiştir . Bir başkasında ise 18. yy. Türkiye'sini gezen D.Ohsson'un şaşkınlık ve hayranlıkla dolu ifadeleri şöyledir: "Müslümanların kadın olsun, erkek olsun hemen hemen her gün banyo yapma ve yıkanma hususunda gösterdikleri dikkat hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bunu, dinin emrettiği temizliğe riayet etmek ve sağlıklı yaşamak için yaparlar. İleri gelenlerin evinde de, alelade vatandaşın evinde de tahta kaplı olan bütün döşemeler ayrıca halı döşelidir. Evin geri kalan kısmı her hafta büyük bir titizlikle yıkanır. Hiçbir zaman, hiçbir tarafta en küçük bir pislik, toz, çamur görülmez. Çünkü erkek olsun, kadın olsun, hangi rütbe ve mevkide olursa olsun, eve girerken pabuçlarını merdivenin alt ucunda çıkarır. Resmi daireler de, döşemelerinin sadeliğine rağmen, aynı temizlikleriyle dikkati çeker. " .

Sahidende 1638'de İstanbul'da (Boğaziçi ve uzak semtler dışında) 302 umumi ve 14234 hususi hamam vardı. Türk köylerinin büyüklerinde bile kubbeli hamama tesadüf edilmektedir. Bu durum Avrupalı seyyahları çok şaşırtmıştır. Zira o asırlarda Avrupa da yıkanma adeti yok gibiydi, temizlik israf sayılırdı. En büyük hükümdar saraylarında bile hamam, banyo ve benzeri bir şey yoktu. Fıçı içinde bazen yılda bir defa yıkanılırdı. İlk banyo dairesinin, 18. asrın sonlarında Versailles Sarayı'nda Kraliçe Marie Antoinette yaptırmış, burası ihtilalcilerin eline geçince, halk çok ayıplayıp, kraliçeyi lüzumsuz israfla suçlamış, çok alay eden, mizahi yazılar yazan ihtilalciler de olmuştu . Yani gerçekten de temizliği israftan saymışlardı. (Versailles Sarayı , ..... odalı bir Fransız şatosudur.Sarayın ilginç yanı ise içinde hiç tuvalet ve banyo bulunmamasıdır.Ayrıca yaşayan insanların ihtiyaçlarını istedikleri yere giderebildikleri için oluşan kokudan dolayı Avrupada "Avrupadaki tüm saraylardan eşsiz" denirdi.)

Hatta ve hatta Kanuni devrinde bir kaç yıl İstanbul'da kalan İspanyol seyyahı "Türkler, biz Hristiyanların pis olduğunu iddia ederler, İspanya'da ömrü boyunca iki defa yıkanmış erkek ve kadın yoktur. (Zira ilk yıkanış vaftiz suyu iledir, tekrar yıkanmak, kutsal sudan mahrum olmak demektir) Yıkanmak zararlıdır. Çok kişiye zararı dokunduğu görülmüştür. Hele biz Hristiyanlar alışık olmadığımız için, bize iyi gelmez, üstelik Türkler, hamamlarda lüzumsuz yere çok su harcarlar. Çeşmelerden çok su harcanır. Dünyada İstanbul kadar çeşmesi olan ve su sarf edilen şehir yoktur. "diyerek temizlik anlayışlarını (pislik anlayışı demek daha doğru olur herhalde) haklı çıkarmaya çalışmaktadır.

Ayrıca batılılara göre bir gerçekte şudur ki Türkler çok yaşar ve az hasta olurlar. Ve evet , nedenlerinden birisi sıhhatleri diğeri ise yeme içme kültürleridir.Hatta bununla ilgili Parisli bir gezgin " az yemek yerler, Hıristiyanlar gibi karma karışık şeyler yemezler, umumiyet itibariyle içki âlemleri yapmazlar ve daima idman yaparlar." diyerek açıklama yapmıştır.

Başka kaynaklardan da şöyle örnekler verebiliriz;

"Yemeklerden önce ve yemekten sonra ellerini yıkamak Türkler arasında o kadar umumi bir âdet hükmünü almıştır ki, insanların el yıkamalarına vesile olmak üzere Allah'ın gıdaları yaratmış olduğundan adeta bir darb-ı mesel şeklinde bahsederIer." (Ricaut-Histofre de I'etat present de l'Empire ottoman (6701 Paris.)

"Mutfakları çok temizdir, mutfak takımları da güzellik ve parlaklık itibariyle eşsizdir; gerek sofra takımları, gerek yemekleri azami nispette tertemizdir."

"Osmanlıda sofradan kalkılır kalkılmaz mutlaka ellerle ağızlar yıkanır. Önünüze sıcak suyla sabun getirilir, büyüklerin konaklarında ya güI suyu veyahut güzel kokulu başka bir su da ikram edilir. Bunlarla da mendilinizin bir ucunu ıslatırsınız." (J.B Tavernier-Nouvelle relation de I'interiur du serrail du Grand-Seigneur-1678. Amsterdam)

"Türkler, Avrupa'da ekseriyetle tesadüf edildiği gibi insanların yemek yedikleri veyahut yıkanıp temizlendikten sonra tekrar yiyecekleri kaplarda köpeklerin de yemek yemesine müsaade etmezler." Frenklerin bu hali sık sık tecviz etmelerinden dolayı onlardan (Köpekler!) diye bahsederler. Çünkü Avrupa'da çok defa sofraya köpeklerin de kullanmış oldukları kaplarla yemek getirilir.

Pekii onca özendiğimiz batı ürününün asıl üretim amacı nedir sizce ? Bence şu banyo alışkanlığı olmayan pis batı kültürünün iğrenç ürünü olan parfümden başlayalım .

Evet biliyorsunuzdur aslında . Aslı Fransaya dayanan parfüm , sadece vaftiz yıkanmasından sonra bir daha yıkanmamış insanlar tarafından mecburiyetten bulunmuştur bir bakıma . Güzel kokular sürüp öyle dışarı çıkarlarmış.

Gelelim kızların özene bezene baktığı o mükemmel topuklu ayakkabılara . Buda aynı şekilde dev gibi saraylarına bir tane tuvalet koydurma ihtiyacı hissetmedikleri gibi (afedersiniz) giderdikleri ihtiyaçlarını camlardan aşağıya atan insanların o pisliklere basmamak için ürettiği bir üründür. Sonraları buna "boy uzatmak için" gibisinden kılıflar uydurulmuştur.Hatta şu müthiş mi müthiş , genellikle resimlerde gördüğümüz süslü şemsiyelerde havadan gelebilecek olası bir maddeye karşı korunmak için yapılmıştır.

O çok beğendiğimiz gelin çiçekleri aslında banyo yapmayan batılıların düğünde pis kokularını bastırmak için kullanıldığı gerçeği de içler acısı.. evet , gelinler sarıldıkları misafir kötü kokuyu almasın diye büyükçe bir demeti önlerinde tutarlardı ve misafir sarılırken yukarı doğru çeker ve kendi kokularının alınmasını önlerlerdi.

Ya makyaja ne demeli ? Evet makyajı ilk Mısırlıların bulduğu hakkında bilgiler var.Peki kim bu illeti müslümanların içine soktu ?

İşte gerçekler;

Avon'un sahibi Yahudi bir kadındır. Yahudiler dinlerine ve birbirlerine çok bağlı olduğundan dolayı bu Yahudi bayan da kendince katkı sağlamak istiyor. Erkek olmadığı için askerliğe katılamıyor.Bu durumda bir süre düşündükten sonra askeriyeye parasal katkı sağlayabileceği aklına geliyor. Kadınların (müslüman kadınların) çok kolay kanabileceği sinsi bir plan yapıyor. Planı şu ; kendilerinin çirkin olduklarını onlara empoze edecek ve makyaj denilen şeyle daha hoş olacaklarına inandıracaktı ve bu planını başarıyla sonuçlandırdı. ~~Onunla yapılan röportajda kadın gayet sade giyimli ve makyajının hiç olmadığı dikkat çekmiştir. Sebebi sorulduğunda da "Makyajın içindeki kimyasalları çok iyi biliyorum , o zararlı maddeleri kendime sürecek kadar aptal değilim " dedi ve aslında bunu yapan kadınların kendilerine yaptıkları yanlışlığı kendi diliyle söyledi.

Evet .. Artık batılıların o iğrenç günlerinde eser yok diyebiliriz.Sokakları ve caddeleri pırıl pırıl ki biz müslümanların da bu konuda önlerine geçmiş bulunmaktalar malesef ki... O küvetlerini doldurup yıkandıktan sonra aynı su ile el yüz yıkayan batılı pisliklerin halâ önlerine geçmek bizim elimizdedir ki dinimiz gereği bunu yapmak boynumuzun borcu.Yani diyeceğim o ki ipler bizde gençler ;) İster tahtı onlara bırakalım isterse de boyundurluğumuzda yaşasınlar :)

Saygılarla... Esselamu aleykum.

Zehra Betül KARAKAŞ

Gençler YazıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin