KADIN VE FİTNE

55 5 5
                                    

Bismillah. Allah adına ve namına.

Hamd ve rububiyeti Allah’a tahsis ederiz. Salat, selam ve muhabbet Rasulullah’ın üzerine olsun.

Her asrın farklı kategorilerde problemi olarak görülen kadın, dinimize göre fitne midir? Bu konuya eğilip cevaplar arayacağız argümanlarımız çerçevesinde.

Öncelikle bu yazıdan murad edilen; bakış açısını iyileştirmek, okuduğumuz hadisleri yanlış değerlendirerek “kadın fitnedir” deyip İslam düşmanlarına elimizle verdiğimiz kozu düzeltmek, dinimizin adilve bunun yanı sırafıtrata uygun bir din olduğunu hatırımızdan çıkarmamaktır.

İslam’ın kadını kadın, erkeği de erkek olarak değerlendiren bakış açısından mahrum olanlar eşitlik adı altında her alanda erkekle boy ölçüşen bir kadın kimliği oluşturmuşlardır. Ne var ki yapay olan bu kimlik, fıtrat realitesine aykırıdır. Nasıl erkek, sahip olduğu özellikler itibariyle kadınla eşit olamıyorsa; kadın da erkekle eşit olamaz. Çünkü kadın daha duygusal ve kolay incinen, erkekse daha realist ve güçlü yaratılmıştır.

Cuma namazının erkeklere farz olması, bayram namazının da cuma kimlere farz ise onlara vacib olması, ayrıca vakit namazlarına sadece erkeklerin devam etmesi geleneği ve mazeretsiz olarak gelmeyenler Allah Rasulü (sav) tarafından sert bir dille ikaz edilmeleri göstermektedir ki, camiye devam etmesi mutlaka gerekli olanlar erkeklerdir. Bu durumda “fitne”ifadesinden hareketle, “kadınlar gibi erkekler de camiye çıkmamalı, onlar için de fitne söz konusu olmalıdır o halde” gibi tartışmalar açmak camiyi erkek için daimi ibadet yeri olarak belirleyen Kur’an-ı Kerim ve sünnetle çelişmektedir.

İslam kadına ev, erkeğe ise cemiyet merkezli bir hayat öngördüğünden Kur’an-ı Kerim kadınlara “Evlerinizde vakarla oturun” (Ahzab 33) derken, erkeklere de “Yerin sırtlarında dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyin” (Mülk 15) diye emreder. Buna göre kadın, merkezi yaşam yeri olan evinden cemiyete okumak, okutmak, tedavi olmak, tedavi etmek gibi belli ihtiyaçlar için çıkar ve çıkarken de şu hususlara riayet eder;“Eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki kalbinde maraz bulunanlar kötü ümide kapılmasınlar. Sözü ciddi ve güzel söyleyin. Vakar ve haşmetinizle evlerinizde oturun. Cahiliyye dönemi kadınlarının kırıla döküle ziynetlerini göstererek yürüdükleri gibi süslenip yürümeyin.” (Ahzab 32-34)

Bu uyarıları dikkate alan fakihler, ayetten hareketle şöyle bir hükme varmıştır: “Allah Teala kadınlara, dışarıya çıkmaya ihtiyaçları olmadığı durumlarda evlerinde oturmalarını emretmesi, boş boş dolaşmalarını da yasakladığı anlamına gelmektedir.” Çünkü kadının ahlaki kriterlere riayet etmeden sokağa çıkması fitneye sebep olur.

Bu ifadelere dayanarak; fakihlerin kadınları “fitne” olarak nitelediklerini söylemek, maksadını aşan bir yorum olur. Çünkü fakihler ne kadına ne de kadının bir ihtiyaç ya da rahatlamak için dışarıya çıkmasına fitne demiyor, bilakis ahlaki kriterlere ve tesettüre riayet etmeden sokağa çıkmanın fitneye sebep olacağını söylüyor. Metin ve şerh kitapları bütüncül bir bakış açısıyla okunduğunda bu incelik gözden kaçmayacaktır. Ayrıca İslami literatürde fitne sıklıkla “imtihan” anlamında kullanılmaktadır. Nitekim Allah Azze ve Celle “Şüphesiz mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer fitnedir/imtihandır.” (Teğabun 15)buyurmaktadır. Buna göre, fakihlerin fitne ifadelerinden kadınların aşağılandığı hükmünü çıkarmakayete aykırıdır. Ayrıca fitne kelimesi ile kadınların aşağılanması hedeflenseydi, namaz kılamayan hayızlı kadınların ümmetin coşkusuna ortak olma ve kalabalık görünme gibi gayelerin söz konusu olduğu bayram namazlarında, namazgahların arka tarafında yer almalarına (Rasulullah döneminde bu hadise gerçekleşmiştir) müsaade edilmezdi.

 

Modernistler, Müslüman kadının evindeki ibadeti camiye tercih etmesinin, ulemanın onu akıl ve din açısından eksik bir varlık olarak tanımlayan bazı rivayetleri Allah Rasulü’ne (sav) isnat etmesi ve ilgili rivayetleri kadınlar aleyhine yorumlaması neticesinde oluşturduğunu iddia etmektedir. Maalesef ki modernitenin buyurgan aklının erkekle esaslı fiziksel farklılığa sahip olan kadını, erkeğin olduğu yerde var olmaya çağırması, bazı Müslümanları mesnetsiz bir şekilde sahih hadisleri inkar gibi uç ithamlara “evet” diyebilen anlayışa esir etmiştir. Kadının ne olduğu ve nasıl anlaşılması gerektiği ancak Allah Teala’nın yarattığı koordinatlar çerçevesinde tanınmasıyla mümkündür. Buna göre derin bir haya mevzuu olan kadın, annelik vazifesini asıl kabul etmesi şartı ile cemiyetin pek çok noktasında görev alabilir. (Allah Rasülü’nün (sav) uygulamasına baktığımızda, kadın sahabiler “ev merkezli” hayatları içerisinde cemiyetin bir çok ünitesinde görev almışlardır.) Fakat bu, onun erkeklerle aynı özelliklere sahip olduğu anlamına gelmez. Hadisenin bu boyutuna vakıf olanlar kadının din açısından eksik olduğunu bildiren hadis-i şerifin İslam’ın özüyle çatışmadığını göreceklerdir. Nitekim Allah Rasulü (sav) ilgili hadiste kadının dinin eksikliğinin nedenini; “hayızlı halinde namaz kılmayıp, oruç tutmaması” (Buhari) olarak açıklamıştır.

Kadının hayız halinde namaz kılmayıp oruç tutmaması, erkeğe nispetle bir eksikliktir. Fakat bu eksiklik zannedildiği gibi kadın adına bir nakısa değildir. Bilakis bu durumda namaz kılmasının ve oruç tutmasının haram olmasını dikkate alıp haramı terk etmesinden dolayı sevap kazanmaktadır. (Ayni, a.g.e., III, s.403) Yani bu durum, kadının birzafiyeti değil bilakis sevap kazanmasına vesile olan nev-i şahsına münhasır bir özelliğidir.

 

Rabbimiz bizlere ince kavrayış versin. İslam’ı doğru anlamak, yaşamak ve yaşatmak duasıyla.

İhsan Şenocak hocanın İslam’ın Kızı kitabından faydalanılmıştır. Allah ondan ve tüm müminlerden razı olsun. Amin, velhamdülillahi rabbi’l alemin.

En doğruyu ALLAH bilir.

Vesselam.

Dilan GÜNEŞ

Gençler YazıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin