KAFANI KUMA SOKMA!

39 8 0
                                    

Ölüme birkaç kelime daha yakınız an itibariyle…

Bak şimdi öyle olmadı giriş cümlesini tekerleme okur gibi okudun şimdi birkez daha okuduğunda fark edeceksin ki dünyanın en büyük itirafını yapıyorsun. Birşeyi daha fark et, dönüp okuduğunda geri alamayacağın birkaç saniyen daha gitti. Firavun dünyaya geri gönderileceğine bilse tüm servetini, krallığını verebileceği birkaç saniye…  Bu yazının sonuna kadar senden birkaç önemli dakika alacağım madem, bari hakkını verelim…

Ne kadarda da iç karartıcı bir konuyla başladı yazısına diyenler olabilir ama ölüm çok adil bir olay. Yaşarken canımızı birilerinin en sıktığı olaylarda, en çaresiz kaldığımız durumlarda “Allah’ından bulsun, Allah’a havale ettim,  öteki tarafta hesaplaşırız, nede olsa öteki taraf var,  er yada geç çıkar acısı, yaşasın zalimler için cehennem, Allah biliyor ya gerisi önemli değil…” gibi cümleler heralde hepimiz kurmuşuzdur. Çünkü biliyoruz ki bu dünyada ki adalet çoğu zaman yeterlide değil, adilde değil. Ki zaten komik bir şekilde bizi yapanın bize tayin ettiği adaletide (şeriat) uygulamıyoruz. E bu öteki taraf dediğimiz yer neresi peki? Kafasına göre karar veren federal mahkemeler mi? Avrupa konseyinin adalet  olmayan mahkemesi mi? Birleşmiş Milletlerin olmayan adaleti mi? Neresi o öteki taraf? Öteki tarafta şaşmayan bir adalet var, bir karıncanın hakkını bile koruyan bir adalet, hatta içinden geçirdiğin bir iyiliği bile sevap olarak veren, içinden geçirdiğin bir kötülüğü günah yazmayan, bir çocuğun her damla göz yaşını tartan bir adalet, hem merhamet, hem adaletin en üst olduğu bir mahkame. Ee şimdi böyle bakıncada aslında tam tersine ne kadar iç açıcı bir şekilde başlamışım yazıma. Yinede ikna edemedim galiba ne sizi ne beni, bunun nedeni aslında tamda bu söylediğim adalet mi? Bu söylemiş olabileceğimiz kelimeleri acaba başkalarıda bizim için mi kullandı, bu kadar hassas bir adalet acaba bir yandan da bizi korkutuyor mu? Belki evet belki hayır ama çoğumuz ölümü Mevlana’nın tabir ettiği Şeb-i Aruz gibi göremiyoruzdur. Oysa düğün gününde aşıklar birbirine kavuşur diye bilinir. Bizde Allah’ı en çok sevdiğimizi söylüyoruz ama biz neden aşığın maşuğuna kavuştuğu gün gibi göremiyoruz? Çünkü nasıl çok sevdiğin birine yanlışlar yaparsan yanına gitmek istemezsin, o çok sevdiğimizi söylediğimiz Allah (c.c)’nün  acaba ne kadar emir ve yasaklarına uyuyoruz…

Bugün sevdiğin bir erkek veya bayanın yanına giderken bile ne kadar ehemmiyet gösterip, yanında daha çok durabilmenin hesaplarına yapıyorken, bizi yaradan, o sevdiğimiz kişieride Yaradan Rabbimize bu hassasiyeti gösteriyor muyuz? Hepimiz içimize soralım. Oysa secde Ona en yakın olduğumuz an, acaba secdeye gidiyor muyuz? Gidiyorsakda ne kadar kalıyoruz? Ne kadar huşu içerisinde? Bu soruları hepimiz içimize sormalı… Yoksa şişe çevirme oyununda ki doğruluğu tercih ettikten sonra sorulan soru kadar önemi yok mu? Haydi çıkarıyoruz artık kafaları kumdan! Biz Ümmet’in gençleriyiz vuslatımız odur ki herşeyi Yaradan, bizleri nimetlere garg eden Yüce Rabbimizin rızasını kazanıp şu 60-70, ne kadar ömrümüz varsa artık bunu başarıp bu fani alemden göçüp gitmek. Bu arada 60-70 az gelmiş olabilir. Ben Türkiye’de ki ölüm yaşı ortalamasından söylemiştim tabi nefsin onu 100’e kadar dayandırıyordur. Sor sen bak nefsine o sana söyler, çünkü o hep ölümü uzak gösterip ibadetleri  erteletmeye çalışıyor, ölümü düşünüp keyfini kaçırmak istemediği içinde hep uzak gösteriyor. Aynı şuan üstünde üç beş dal bitki olan milyonlarca insan gibi… Ayrıca hadi o kadar yaşayalım hatta benden de sana bir 20 yıl daha, Allah aşkına sonsuzun yanında nedir hükmü he nedir! 120 sene dünyanın kralı ol, herşey senin olsun, dünyanın en güzeli/en yakışıklısı sen ol, 120 sene, bozdur bozdur harca! Mesela ben 20 yaşındayım ömrüm 60 sene ise 1/3’ü bitmiş durumda yahu düşününce ne kadarda az kaldığını farkediyor insan. Burada matematik hesapları yapmıyorum, boşuna denmemiş Hadis-i Şerif’te  “Bir saatlik tefekkür, bir yıllık nafile ibadetten daha hayırlıdır.” (Suyuti, Camiu’s-Sağir, II/127; Acluni I/310) Diye.

Vuslatımızı söylemiştik, onu derken aklıma çok anlamlı bir söz geldi Vusülsüzlük, usulsüzlüktendir.” Ne demek bu söz biraz daha açacak olursak; Vuslata erememek, usülüne göre hareket etmediğimiz için. Vuslatımız Allah’ın rızasını kazanmak ise kardeşim, o zaman usülümüze dikkat edeceğiz. İşte bunun için en önemli faktör ORTAM! Her bitki her ortamda yetişmez. Portakal’ı Kars’ta yetiştir bakalım, yetişmez donar. Müslüman içinde özellikle meyve gibi düşünürsek olgunlaşma sürecinde yani gençlikte , bizi yanlışa sürükleyecek yerlerde, yanlış arkadaş ortamlarında, maazAllah o portakal gibi olgunlaşmadan donar kalırız!Maalesef günümüzde, gözümüzü kaldırdığımız her yer günah, arkadaş ortamlarında konuşulan konular, sokaklar, sahiller günah kazanı gibi. Ee şimdi kardeşim böyle durumlarda devreye işte o portakalı korumak için seralar giriyor. Nasıl yani Melih kardeşim sen şimdi bizi iyice portakala, elmaya çevirdin. Kardeşim, seralarda nasıl, bitki korumaya alınıyor, özel ışıklandırmalar vs. bizimde seralarımız; Bulabiliyorsak ilim yuvaları, sahih hocaların dizinin dibi, namaza çağıran arkadaşlar, hiç yoksa nice büyük Alim şahsiyetlerimizin kitapları, hatta doğru kullanıldığında internet. Bizim tekkelerimiz yok maalesef! Ama kaldığımız yerleri birer tekke yapmak bizim elimizde… İnsan etkiye çok açık bir varlık. Koku, ses, görüntü… Bunlar insanı etkiler. Sen farketmesende seni bir yerlere taşır. O dinlediğin şarkılar hep bir yerlere sürüklüyor… Kur’an-ı Kerim dinle, Alim şahsiyetlerin sohbetlerini dinle. Odana güzel kokularla kokut, duvarını, hayatını İslam’a adamış şahsiyetleri as, Kabe’yi as, Mescid-i Nebevi’yi, Mescid-i Aksa’yı as… Bunlar hep seni besleyecektir. Evliyalık birden mi geliyor? Hayır. Kendini Allah yolunca besleyerek… Haydi kardeşim iyi yönde de, kötü yönde de değişmek senin elinde. Bu yazı bir milat olsun, yep yeni bir sayfa aç hayatına idealleri olan Ümmet’in genci bilinciyle. Dur sana bir sır vereyim, bu yazıyı bu satırlara kadar okudun ya içinde çok büyük bir cevher var kardeşim. Burada o topçu, bu popçudan, şu araba bu kadarı, şu çocuk böyle öteki kız böyle diye konuşmadık. Ölümü hatırladık ve iyi anlamda değişmeyi konuştuk. İnsan neye ilgi duyuyorsa onunla hemhal olur derler, sende bu yazıyla hemhal oldun. Rabbim istemese bu yazıyı okuyamazdın, belkide bir uyarı olmuştur senin için. Allah senden razı olsun. Yanlış bir kısım olduysa yazımda orayı dikkate almayın, haklarınızı helal edin.  Rabbim şu kısacık hayatı Evliyası olarak tamamlayan kullarından eylesin, Rabbim Firdevs Cennetin’de Peygamber Efendimizin komşuluğunda buluştursun. Selam ve dua ile…

M.Esat AÇIL

 
Not:Sn.Melih Esat AÇİL kardeşimize öncelik ile teklifimizi kırmayıp ‘KONUK YAZAR’ olarak bizler ile yazısını paylaştığı için teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Gençler YazıyorWhere stories live. Discover now