3.BÖLÜM:《ECMEL OLMAK》

63.9K 2.6K 628
                                    

İnsan, önüne çıkan fırsatlar dahilinde yaşamını sürdürür. Bir yerden kaçarsın, başka bir yere sığınırsın, oradan kovulursun, bir başka yerde nefes alırsın.
Yaşamımda pek çok şeye şahit oldum. Birbirini sevmeyen insanlar, birbirini sevip ama sevdiğinin katili olan insanlar.
Sevdiğinin farkında olmayan, sevmeyi bilmeyen bir sürü insan.

Hiçbirinde kendimi göremedim ama. Hani bir söz vardır, "Dünyada insan sayısı kadar dünya var, kimse kimseyle aynı dünyada yaşamıyor."
İşte tam olarak böyle bir sistemin içindeyiz.

Kimim ben? Ne severim, ne giyerim, saçlarıma hangi modeli yakıştırırım mesela ?
Bunları düşünebilmeye hiç zamanım olmadı. Ben Ecmel'dim. Sokakları severdim, belki de buna mecburdum. Üzerimde kalın bir mont, saçlarım ise daima dağınık ve yüzümü kapatırdı.
Sokakta yaşamak böyle bir şeydi çünkü.
Montumla ayakkabımın rengi uyuyor mu acaba diye değil de, 'bu kış beni hasta etmeseler bari' diye düşünerek yaşardım.
Bir nevi yağmuru izleyen değil, hisseden taraf oldum hep.

Şimdi içinde bulunduğum yer bana başka bir gezegen gibi geliyor. Beyaz duvarları olan bir ev. Değişik türde tabloları var. Bir de söylemeden geçemeyeceğim.
Penceresi var!
Elimde olmadan kendi dünyamla kıyaslıyordum burayı. Gözümün önünden kırıp pencereme çivilediğim naylon brandalar geçiyordu.

Ayağa kalkıp ayaklarımı tekrardan yumuşak tüylü halıyla buluşturduğumda suratımdaki gülümsemeye lanet ettim. Bu kadar olamazdım. Hasret kaldığım şeyler bunlar olamazdı.
Dudaklarımı ısırdım suratımdaki gülümsemeyi yok etmek istercesine.Bir sağa yürüdüm, bir sola. Ayağımın altındaki halıya eğilip neredeyse teşekkür edecektim.
'Ah ! Sen ne mükemmel bir şeysin. Resmen bana insan olduğumu hatırlattın..!'

Daha sonra gözüm duvara asılı olan boy aynasına ilişti. Yavaş adımlarla o tarafa doğru yürüdüm ve gördüğüm şey karşısında Arden'in o sözü yankılandı beynimde.
'Sefil!'

Elimi kaldırıp yüzüme dokundum. Saçlarıma dokundum.
En son ne zaman kendimi böyle inceledim bilmiyordum. Gözlerimdeki yorgunluğa rastladım. Dudaklarımı aralayıp derin bir iç çektim. Vücudumu gözden geçirdim daha sonra. Zayıf, çelimsizdim. Altımdaki bol pantolon, üstümdeki salaş tişört ve siyah kot ceketimle Arden'in savunduğu kadar vardım. Kız olduğumu büyük ihtimal uzun saçlarımdan ayırt edebiliyorlardı. Günümüzde uzun saçın erkekler tarafında moda olduğunu da düşünürsek,
lanet olsun hiç şansım yoktu.

"Kendisiyle yeni mi tanışıyorsunuz?"
Arkamı hızla dönüp Arden'e baktım. Kapıya yaslanmış öylece bana bakıyordu Aynayı işaret ettiğinde gözlerimi devirdim.

"Beni Sokağa götür..."
Arden bu isteğim karşısında bıkkınca baktı bana.

"Kurallara uyum sağlamana hayran kaldım."
Evet, bir de bu saçmalık vardı. Orhan komiser ile yaptığımız anlaşmadan sonra kurallar üzerine konuşmuştuk. Bu konuda oldukca katılardı ama atladıkları bir şey vardı.
Ben, kuralsız bir dünyadan geliyordum.

1 saat önce

"Kural 1- Bize çalıştığın süre zarfında asla Çıkmaz Sokağa adım atmayacaksın.."

Arden oldukca ciddi bir şekilde bakıyordu.

"Kabul etmiyorum.."

"Kural 2- Bizimle olan, bizimle kalacak. Burada yaptığın görevle ilgili dışarıda herhangi birine bilgi vermeyeceksin..."

Sinirle güldüm.

"Sanki çevremde insan bıraktınız," diye mırıldanıp, Gökhan'ın oturduğu sandalyeyin başlığına kolumu attığımda Gökhan sandalyede iki büklüm oldu.
Bu çocuk cidden benden korkuyor.

ÇIKMAZ SOKAKWhere stories live. Discover now