47.BÖLÜM《ÇAMUR》

19.3K 888 340
                                    

Keyifli okumalar..

Sizi seviyorum🖤

Hastane koridorunu yaklaşık onuncu kez dönerken, elinde kağıtlarla bana doğru gelen Sıla'yı görmemle durdum ve göğsümde birleştirdiğim kollarımı indirdim.

''Öldüm meraktan,'' dedim, sıkkınca. ''Ne oldu, nasılmış durumu?''

Sıla soluklanıp elindeki kağıtları toparlamaya çalışırken aynı anda başını belli belirsiz salladı.

''Şimdi şu,'' dedi, en üstte duran kağıdı uzatarak. ''Gökhan'ın raporu. Çıkarabilirmişiz ama doktor biraz daha kalsa iyi olur dedi..''

Elinden kağıdı alıp, kaşlarım çatık bir şekilde okumaya başladım. Emre Çelik. Başına aldığı darbe sonucu 16 dikiş.

Gözlerimi devirip Sıla'ya geri uzattım kağıdı. ''Emre'nin bu! Gökhan'ın ki nerede?''

Sıla ağlamaklı bir ses çıkarıp yere çöktü ve kağıtları dizine yatırıp en alttakini almaya çalıştı. ''Ya bune Allah aşkına,'' diye söylenerek kağıdı incelerken, ben de birileri var mı diye etrafıma baktım. Kenarda koltuklar vardı fakat biz koridorun ortasında medine dilencisi gibi çökmüş vaziyette kağıtları inceliyorduk.

''Aha,'' dedi, sonunda bularak. Elindeki kağıdı alıp doğruldum.

''Reçete verdi mi?''

''Yok,'' dedi, tek eliyle saçını arkaya atarken. ''İşte çıkarmaya karar verirsek alacağız..''

Başımı olumlu anlamda sallayıp bir süre elimdeki Gökhan'ın raporunu okudum. Daha sonra başımı odasından tarafa çevirdim ve sıkıntılı bir soluk verdim. Dilan içerideydi. Biz de geleli bir saat falan oluyordu. Arden bizi bırakıp, yine ortadan kaybolmuştu. Sorgulamamıştım. Ciddi bir sabretme sürecine girmiştim sanırım. Kendime şaşırıyordum.

''Ee n'apalım?'' dedim, Sıla'ya bakarak. ''Çıkarsak mı?''

Sıla bilmem dercesine alt dudağını bükerken, odaya doğru baktı. ''Ev de kalabalık şimdi aslında. Onunla nasıl ilgileneceğiz? Dayım da gelmeye başladı zaten..''

''Senin evine gidelim,'' dedim, elimdeki kağıdı katlayıp cebime koyarak. ''Ben Arden'e söylerim. Eşyalarımızı da alsın gelsin..''

Başını hızlıca, beni onaylar bir hareketle salladığında montumun cebinden telefonumu çıkardım.

''Sen yanlarına git. Geliyorum ben de,'' dedim, başımla odayı göstererek. Elimdeki telefonu sıkıca kavrayıp birkaç adım koridorun sonuna doğru adımladım. Arden'in numarasını tuşlayıp kulağıma götürürken aynı anda tedirgin hissediyordum.

Uzun bir çalıştan sonra telefon açıldığında sessiz kalıp ondan ses gelmesini bekledim. ''Ecmel?''

''Neredesin,'' dedim, koltuklardan birine oturarak.

''N'oldu?'' Rüzgar sesi geliyordu. Dışarıdaydı.

''Bir şey olmadı. Neredesin merak ettim..''

''Geleceğim akşamüzeri,'' dediğinde kaşlarımı çattım ve tekrardan ayaklandım. Başımı yere eğip, kare çizgilerin üzerinden ilerledim, sakince. Yanımda olmasa da, sesi bile kalbimi çarptırmaya yetiyordu. Bu ona karşı duyduğum garip bir bağlılık mı, yoksa heyecan ve arzu mu bilemiyordum.

''Daha çabuk gelemez misin? Gökhan'ı çıkaracağız,'' diyerek bakışlarımı etrafa çektim. Görüş alanıma Orhan abi girdiğinde adımlarımı daha da yavaşlattım.

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin