50.BÖLÜM:《SAVAŞ AVCI》

19.5K 918 777
                                    

Merhaba çiçekler. Final olayından an itibariyle vazgeçmiş bulunuyor ve bölümünüzü gecenin köründe atıyorum awvzuhdixjeosh

Yazdığınız isimleri de teker teker okudum ve en çok yazılanı seçtim. Çok heyecanlıyıııım! (Hayır yani bana ne oluyorsa)

Bu bölüm, bu gece uyanık olan tüm çıkmaz sokak sakinlerine ithaftır..

Sizi seviyorum 🖤

Keyifli okumalar..

Arkamda bıraktığım koca enkazdan büyük bir ders alarak ayaklandığımda, başımı bir kez bile minnet etmeden o tarafa çevirmeyeceğimden emindim. Kolumdan tutulup kapının önüne atılmak bile, önüme fırlatılan çanta kadar hırslandırmamıştı beni. İçerisinde birkaç parça kıyafet olmalıydı. Bana ait olmayan kıyafetler. 

Bana ait olmayan hisleri, hiçbir zaman sahip olamadığımı anladığım o aile kavramını arkamda bırakarak yürüdüm. Yüzüne bir saniye bile bakmadım. Bir kez ah demedim karşısında. Yaşadığım hissiyatı tanımlayamayacak kadar yorgun, çığlık atamayacak kadar güçsüzdüm. İçime damla damla sızan o zehri büyük bir memnuniyetle zihnime kabul ederken etrafımdaki herkesi de bu acıyla karşı karşıya bırakmaya yemin ediyordum. 

Suratıma kapatılan o kapının sesi saniyede bir kafamın içinde yankılanıyordu. Fakat başımı eğmedim. Bakışlarım direkt olarak yolda, gözlerim yanan sokak lambasında öylece yürümeye devam ettim. Yirmi beş. Bu yirmi beşinci sokak lambası..

 Arkamdaki adım sesleri, Emre'nin hala peşimden geldiğini belli ederken tırnaklarımı avucuma bastırdım. Bıkmadan usanmadan dakikalardır birkaç adım geride peşimden geliyordu.

''Yalnız bırak beni,'' dedim, zorlukla. Fısıltı gibi çıkan sesim, aynı anda boğazımda hafif bir yanma hissetmeme sebep olmuştu. ''Gelme Emre..''

Adımlarını daha da hızlandırdı. Bu sefer yanımdan yürümeye başladı. Benim yavaş ve sarsak adımlarıma ayak uydurmaya çalıştı. Her an yere yığılacak gibi yürüyüşümden tedirginlik duyduğunu hissediyordum. 

Dağılmış saçlarım, kendimi sıkmaktan kızaran yüzümle Emre'ye baktım. Kolları her an beni tutmaya hazırmış gibi iki yanında, aynı şekilde gözleri üzerimdeydi. Başını iki yana salladı. ''Gitmem,'' dedi, kesin bir tavırla. ''İstersen gel tüm öfkeni benden çıkar..Bana bağır, çağır, vur.. Yine de gitmem..''

Dudaklarımı birbirine bastırıp kollarımı kendime sardım. Hava zifiri karanlıktı. Esen rüzgar genzime sert bir sızı gönderirken adımlarım daha da yavaşladı. ''Lütfen,'' dedim, yalvarır gibi. Tek başıma kalmak istiyordum. Bu halimi benden başka kimse görmesin istiyordum. İçimde tuttuğum o serzenişi ayyuka vermeliydim. İçim acıyordu. İçimde dizginleyemediğim bir ağrı dolaşıyordu.

''Ecmel ağla,'' dedi Emre, fısıltıyla. Başını iki yana ağır ağır salladı. Önüme geçip ellerini omuzlarıma koydu ve kararlılıkla gözlerime baktı. ''Ağla,'' dedi tekrardan. İfadesiz bir şekilde durmaya devam ettim. Omuzlarımdan hafifçe sarstı beni. Kuşandığım o çelik gibi zırhtan vazgeçmeyerek karşısında öylece durdum.

"Ben bir şey yapmadım," dedim, zorlukla. "Ben ağlayacak hiçbir şey yapmadım..." başımı hızlıca iki yana salladım. "Ağlaması gereken kişi ben değilim.."

ÇIKMAZ SOKAKWhere stories live. Discover now