45.BÖLÜM:《BİLİNMEYEN》

22.3K 990 437
                                    

Merhaba Çıkmaz Sokak sakinleri. Aidatlarınızı ödemek için şu alttaki yıldıza basmanız yeterlidir wgidebksnejs

Bu arada dünya tatlısı bir insanla tanıştım. MatmazelinHayali

Kapağımızın tasarımcısı. Ben bayıldım. Tekrardan teşekkür ederim, ellerine sağlık❤

Bu arada multimediaya bölümü yazarken bir fotoğraf çekmiştim onu koydum.. Yine baya enerjiğim ahshebjsjssh gece yarısı bölüm atmak huy oldu bende. Sıla'nın dediği gibi, gündüzden hayır gördüğümüz yok bari gece nefes alalım. (Bu arada şalgam o) whjswbjsbswuskejs adanalıyık.

Sizi seviyorum.

Keyifli okumalar.🖤

"Birazcık daha," diyerek yerimde kıpırdandım. Elimde sıkıca tuttuğum bardağı Esra'ya doğru uzatmış, ona yalvarırcasına bakıyordum. Kadehi elimden yavaşca alıp şarap şişesine uzandı. Aynı anda sessiz davranmaya çalışıyordu çünkü saat gece yarısını geçmişti..Ve biz yine aynı kadro mutfakta toplanmıştık. Sıla, ben ve Esra.

Canım sıkkındı. Arden yine, bir işim var diyerek gitmişti ve saatlerdir ortada yoktu. Sırtımı arkaya yaslayıp iki elimle saçlarımı toparladım ve tepeden bir topuz yaptım. Çok sıcaktı. Dışarısı buz gibiydi fakat ben yanıyordum sanki.

''Midem bulanıyor,'' dedi Sıla, ağlamaklı bir sesle. ''Ama yemek yemek istiyorum. Böyle sanki yesem kusacağım ama yemesem de kusacak gibiyim.. Ben galiba kusacağım..''

Yüzümü buruşturup elimi belli belirsiz havada salladım. ''Banyoya git,'' dedim, huysuz bir tavırla. Esra doldurduğu kadehi bana uzattığında hızlıca elinden alıp tekrardan belimi kamburlaştırdım ve dirseğimi masaya koydum.

''Biliyor musunuz ben bunun tadını vişne suyu gibi sanıyordum,'' dedim, bir yudum alarak. ''Öyle olsaydı çok güzel olurdu..''

Esra ayağa kalkıp mutfağın küçük penceresini hafif araladı. İki parmağının arasındaki sigarasından derin bir nefes çekip kalçasını tezgaha yasladı.

''Ecmel, canın vişne suyu istiyorsa dolapta var,'' dedi, bana tereddüt içinde bakarak.

''Yok,'' dedim, başımı iki yana sallayarak. Kadehimden büyük bir yudum alıp avucumu çenemin altına dayadım. Ağzımın içinde bir süre bekletip yavaş yavaş yutarken etraftaki sessizlikle bir süre boğuşur gibi olmuştum.

Aslında insanın başını ağrıtan tek şey sessizlikti. Ne bir araba kornası, ne çocuk sesi, ne de patlayan silahlar..Hiçbir şey sessizlik kadar bela olamazdı insana. Müptelası olduğumuz, hayatımızda en çok ihtiyaç duyduğumuz sessizliğin en büyük ses olduğunu bilemiyorduk. Şöyle bir gözlerimizi kapattığımızda, gece yastığa başımızı koyduğumuzda daha büyük bir çalgı çengiyle karşılaşıyorduk halbuki.

İç çektim, derince. Gözlerini saatlerdir üzerimden çekmeyen Esra'ya baygın bir bakış attım.

"Ne oldu anlat," dedi, şüpheyle.

"Ne mi oldu?" dedim gülerek. Elimi ağzıma bastırıp bir süre başımı arkaya yasladım.
"Doğumumdan başlayayım mı?"

İşaret parmağımı topladığım saçımın arasına sızdırıp bir tutamını dışarıya çıkarırken, gözlerimi tavana diktim. Bir elimde kadehi sabit tutmaya çalışırken, diğer elimin parmaklarını teker teker saçıma dolayıp çözüyordum.

"Salona gidelim mi?" dedi Sıla, yine aynı ağlak sesiyle. Biraz daha ağlamazsa onun yerine ben ağlayacaktım. Yaklaşık yarım saattir aynı ses tonuyla konuşuyordu ve sebebini deli gibi merak ediyordum. Tamam en başta cevabını vermişti fakat biz Esra'yla o cevabı asla kabul etmiyorduk.

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin