52.BÖLÜM:《SAVAŞÇI》

21.9K 985 702
                                    

Merhabaa. Yine gecenin bir körü ve ben saıofjasoıfasoıf Ancak bu saatlerde yazabiliyorum desem inanır mıydınız? O kadar vaktim olmuyor ki anlatamam. Zaten biraz da bu konuyla alakalı konuşmak istedim. Bölüm uzunluğu, kısalığı hakkında istediğinizi pek veremediğimin farkındayım. Şöyle ki, uzun bir bölüm demek benim için bir ay demek arkadaşlar. Şimdi kesin diyeceksiniz ki yuh yani o kadarda değil, nasıl yazamıyorsun?  Ama vallahi öyle.

Arkadaşlar bu gerçekten de ilham işi ve ben bu konuda epey bir şanssızım. Gelmeyince gelmiyor! Oturup beklemeye de vaktim yok inanın. Gün içinde derslere giriyorum, vizeler finaller ve ekstra ödevler derken bir bakıyorum akşam olmuş. Ha bir de iş var. Özel ders veriyorum miniklere. Sonra gece oluyor, ilham gelirse Allah razı olsun, gelmezse bu yine aynı döngüye giriyor. 

İşte ben de tam bu yüzden, uzun bir bölüm için sizi aylarca bekleteceğime, daha kısa ve anlaşılır bölümlerle en azından daha yakın zamanlarda size ulaşabiliyorum. Ha istediğinizi de denedim ve neredeyse başıma taşlar yağıyordu asjhfoajfpoas Sürekli yeni bölümle alakalı mesajlar, dm'ler falan geldi. 

Aslında ne sizi bekletmek, ne de sizi tatmin etmeyecek bir bölüm yazmak istiyorum ama işte o dengeyi de hala kurabilmiş değilim, ama inşallah işler, dersler biraz hafiflerse çok daha güzel şeyler olacak

Biliyorsunuz ben sizi çok sevmek. Sizi çok öpmek ve bölümle baş başa bırakmak.

Ha bir de şöyle bir şey fark ettim, çok yorum gelirse ilham daha hızlı geliyormuş bana ashfagfoısjfaogh (kunduz emojisi)

(Bu arada görsele bakın ve buraya sizde ne uyandırdığını yazın. Bir cümleyle görseli özetleyiniz lütfen) Aralarından birini seçip, diğer bölümü o cümlenin sahibine ithaf edeceğim🖤

Elimdeki kaşığı yaklaşık beşinci kez yemeğe daldırıp boş çıkartırken, Savaş'ın ruhsuz ve bir o kadarda öfkeli bakışlarını üzerimde hissediyordum. Büyük, kare masada tek başıma oturuyordum. Mutfağın gereksiz büyüklüğü karşısında, detaylara bakmaktan yemek yemeyi unutmanın yanında, bu gerginliğin en büyük sebepleri arasına Savaş'ın manasız varlığı da etkiliydi tabii. Gözünün altındaki hafif morluğa bakarken, onu sinirlendirmemek adına mimiklerimin en etkin saklama yoluyla dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Bitir şu yemeğini," dedi, tahammülsüz bir tavırla.

Elimdeki kaşığı tabağa bırakıp kollarımı masaya dayadım. Mutfağın içerisine büyük bir dikkatle göz gezdirdim. Her şey gri ve beyaz renklerden oluşuyordu. Önümdeki tabakta bile bu renklerin izleri vardı.

Dirseğimi masaya yaslayıp avucumu çenemin altına dayarken sesli bir soluk verdim.
"Fazla silahın var mı?" diye sordum, ona bakmadan. Önümdeki su bardağını inceliyordum. Sessiz kaldığında mecburen bakışlarımı yüzüne çevirdim ve oradan bir cevap aradım. Çözümsüz bir ifade vardı yüzünde.

Tezgahın arkasından yavaş adımlarla yürüyüp yanıma doğru yaklaştı ve önümdeki tabağı alıp lavabonun içerisine bıraktı. İşaret parmağıyla su dolu bardağı işaret edip, "İç," dedi. Parmaklarım usulca bardağa uzanırken cebindeki telefonunun çalmasıyla dikkatini benden çekti. Ben de bu sayede daha rahat bir tavırla bardağı kavradım ve dudaklarıma götürdüm.

"Geldin mi?" dedi, telefonu açar açmaz.

"Tamam haber veriyorum şimdi," derken mutfağın stor perdesinin ucunu hafif yukarıya kaldırıp dışarıya baktı ve birine başıyla onay verdi. Bakışlarım ani hareketlerinin odağında kalırken çok geçmeden dışarıdan bir kapı örtülme sesini duydum. Aynı anda içeriye iki kişi girdi ve direkt olarak Savaş'a doğru yürüdüler. Kısa bir selamlaşmanın ardından yüzleri nihayet bana çevrildiğinde elimdeki bardağı masaya bıraktım ve en az onlar kadar soğuk bir yüzle karşılık verdim. 

ÇIKMAZ SOKAKOù les histoires vivent. Découvrez maintenant