63.BÖLÜM 《DÖNÜM》

9.9K 476 134
                                    


Uyuşan sol kolumu, sağ tarafımla yer değiştirerek yatakta diğer tarafıma döndüm. Gözlerimi açtım. Aralıklarla uyanmama rağmen uykumu aldığımı hissediyordum fakat ayağa kalkmak istemiyordum. Yattığım yerden cama doğru baktım, yorgunlukla. Hava çoktan aydınlanmış, kavurucu bir güneşi gözler önüne sermişti. Üzerimdeki çarşafı ayağımla itip üstümü açtım. Kapının tıklatılmasıyla arkama göz ucuyla baktım. Birkaç saniye sonra içeriye Savaş girdiğinde doğruldum. Yeni duş aldığını ıslak saçlarından anlamıştım.

''Gidiyorum ben,'' dedi. Bir şey demeden başımı sallayıp tekrardan arkamı döndüm. Başımı yastığa koyup tekrardan camdan dışarıya baktım. Kapı kapandı. Derin bir nefes çektim içime. O sırada sert ve güçlü adımların hala odada gezindiğini hissederek kaşlarımı çattım. Gitmemişti. Görüş alanıma girdiğinde ona baktım.

''Hasta mısın?'' diye sordu, anlamaya çalışır gibi.

''Hayır,'' dedim, stabil bir tonlamayla. Dün geceki yaşanan o bulanıklığı kendisi unutmuş gibiydi. Böyle davranıyor olması elbette ki iyiydi.

''Firuz gelmeyecek. Sana dışarıdan kahvaltı söylememi ister misin?''

Başımı iki yana salladım. ''Ben hazırlarım bir şeyler. Ne zaman dönersiniz?''

''Akşam gelmiş oluruz,'' dedi. Yavaşca kalkıp dağılmış saçlarımı topladım. Bir duş iyi gelebilirdi.

''Tamam,'' dedim, Savaş'a kısa bir bakış atarak. Savaş ise hala bir şey bekler gibi duruyordu.

''Bir şey istersen kapıdaki güvenliğe söylersin gider alırlar,'' dedi.

Güldüm. ''Korkma çıkmam dışarıya Savaş,'' dedim, bıkkın bir halde.

''Dışarıya çıkman problem değil, dışarıda karşılaşacağın tipler problem. Sen bunu algılayamıyorsun..''

Hiçbir şey söylemedim. O da daha fazla üstelemeden çıktı. Biraz bekleyip ben de peşinden çıktım. Salon terasından bahçeden çıkışını izledim. Seri hareketlerle arabaya bindi ve gitti.

Bende sıkıntılı bir soluk vererek salondan çıktım ve banyoya ilerledim. Tek kalmak belki bana da iyi gelecekti. Üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp kenara koyduktan sonra duşa kabine girdim. Hava da bunaltıcı bir sıcak vardı. Soğuk suyu açıp yavaşca altına girerken içim hafiften titremişti. 

Yarım saat, belki bir saatte bile olabilirdi.. Duşta epeyce oyalandıktan sonra çıktım ve dolaptan bir havlu çıkartıp üzerime sardım. Banyodan ağır adımlarla çıktım ve durup etrafıma baktım. Sessizlik. Gözlerimi kapadım öylece dinledim. Kulağıma sadece arkamda kalan banyodan, hafif su damlama sesi geliyordu. Sessizliği duymak diye bir şey vardı ve öyle iyileştirici bir güce sahipti ki..Çok hoşuma gitmişti. İnsanoğlunun ortası cidden yoktu sanırım.

Önceleri yalnızlıktan şikayet eden ben, şimdi ona karşı olan hasretimden neredeyse oturup ağlayacaktım. Üzerime sıkıca sardığım havluyla beraber mutfağa ilerledim. Gevşemiş hissediyordum kendimi. Ve öyle saçma bir duyguyla karşı karşıyaydım ki, gülmeden edemiyordum. Neden ev bana aitmiş gibi hissediyordum?

Buz dolabını açtım, yüzümdeki sırıtmayla beraber. Gözüme kiraz kasesi çarptığında hiç düşünmeden aldım ve arkamda duran mermer tezgaha koydum. Daha sonra dolaba boş boş bakmaya devam ettim. Kenarda yarım kalmış bir enerji içeceği gördüğümde kaşlarım çatıldı. Savaş'ın olmalıydı. Onu da alıp tezgaha koydum. Hobilerimin arasına buzdolabına bakmayı ilk sıraya alabilirdim. Gerçi her türlü ilk sıraya girerdi çünkü bildiğim bir hobim yoktu. İnsanlara güvenmek dışında. 

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin