57.BÖLÜM: 《KARANLIK》

20K 888 792
                                    

Nasılsınııız bakalım? (Sinirliyiz!)

E çok haklısınızzz. Epey zaman oldu, belki konular unutulmuştur. Bu yüzden bölüme başlamadan bir önceki bölüme şöyle bir göz gezdirmenizi öneririm 🖤

Yorum sınırı koyacaktım normalde fakat size bıraktım artık. Ne kadar çok yorum o kadar erken bölüm. 🖤

Sizi seviyorum. Keyifli okumalar 🌙

Karşımda bana anlamsız ve aynı anda şaşkın dolu bir ifadeyle bakan Savaş'a ben de en az onun kadar afallamış bir halde baktım. Bu düşünceyi dile dökmek aynı zamanda hayatım içinde fazlasıyla ciddi bir sorumluluğu yüklemişti sırtıma. Savaş'ın kaşları hafif çatıldığında olumsuz bir yanıtla karşı geleceğini hissetmiştim.

Avuçlarını masada birleştirdi, sırtını dikleştirdi ve beni bozguna uğratan bir sakinlikle, ''Tamam,'' dedi. Bu sefer benim kaşlarım çatıldı. Savaş durgunlaştığımı farkettiğinde yineledi. ''Evlenelim. Kabul ediyorum.''

Sanki teklifi ben yapmamışım gibi bir müddet Savaş'ın yüzüne bakakaldım. Bana gayet ciddi bir şekilde bakıyordu.

''Tamam,'' dedim, birkaç saniye sonra. Bakışlarımı kaçırıp etrafa çektim. Bu kararın getireceği türlü yankıları daha şimdiden kulaklarımda rahatsız edici bir iniltiyle hissetmiştim. Öylece durduk. Göz göze gelmedik. Aslında Savaş'ın bakışları direkt olarak bendeydi fakat ben olağanca uzağa çekmiştim kendimi.

Sessizlik daha farkedilir bir boyuta geçerken telefonumun çalmasına sevinmekle, endişelenmek arasında kalmıştım. Yavaşca cebimdeki telefonu çıkardım ve ekrana baktım. Ertan arıyordu. Kapatıp masanın üzerine koyduğumda Savaş'ın da göz ucuyla telefona baktığını farketmiştim. Sessizlik bir kez daha bizi içine çekerken bu sefer Firuzan teyze geldi. Sanki evren de bize bu karmaşıklık karşısında yardımcı oluyor gibiydi.

''Hoşgeldin kızım,'' dedi, içten bir gülümsemeyle. Başımı karşılık verircesine sallamakla yetindim.

Nedense dudaklarımı aralayıp da konuşasım gelmiyordu. Ardından Savaş'a döndü ve bakışlarıyla yukarıyı işaret etti. ''Bizimki yine seni istiyor, yaptıramadım kahvaltısını bir türlü.''

Savaş bunun üzerine ayaklandı. ''Kaçta uyandı?'' diye sordu, buzdolabına ilerleyerek.

''Yine çok erken kalktı,'' dedi Firuzan teyze, yakınır gibi. ''Gece de çok geç yatıyor, nasıl alıyor bu çocuk uykusunu anlayamıyorum.''

''Biliyorum ben onun derdini,'' dedi Savaş iç çekerek.

Onunla hala tanışamamıştım. Sadece bir kez görmüştüm. Yine sabahın erken saatindeydi ve Savaş'ın yanına kıvrılmıştı. Aralarında gözle görülür bir masumiyet vardı ve bu çok güzeldi. Neyi oluyordu acaba?

Savaş buzdolabından bir kase çilek çıkarıp tezgaha koydu. Firuzan teyze de direkt olarak aldı ve suyun altına tuttu. Ben Firuzan teyzeyi izlerken Savaş'ın bana yönelttiği soru üzerine ona döndüm.

''Sen de hazırla kendine bir şeyler,'' dedi, bana hiç bakmadan.

''Yok aç değilim,'' dedim, sessizce.

''Atıştır,'' dedi Savaş, emir verircesine. ''İşimiz var dışarıya çıkacağız..''

''Nereye?'' dedim, hızla atılarak.

O kadar gergin ve kasılarak konuşuyordum ki, bunu Firuzan teyze anlamış olacak ki bize dönüp göz ucuyla bakmıştı.

''Anlarsın,'' dedi, ağzının içinde. Düşündüğüm, yaptığım, dile döktüğüm her şey bir anda benim için çok ciddi bir hal almıştı. Lafımdan geri dönmeyi zaten düşünmüyordum fakat düşünsem bile artık çok geçti.

ÇIKMAZ SOKAKWhere stories live. Discover now