48.BÖLÜM:《HATIRLA》

20.4K 889 324
                                    

Keyifli okumalar..

Sizi seviyorum🖤

''Ne demek teslim ol lan?''

Orhan abinin yüksek sesi arabayı bir kez daha sallarken yerimde sıkkın bir tavırla kıpırdandım. Daha sonra Arden'in sesi duyuldu. Ondan geri kalmayan bir yükseklikteydi ses tonu.

Bir konudan emindim. Ayman ailesi sakinlik ve düzgün konuşmayla anlaşabilen bir yapıda değillerdi. Tereddüt ve şüphede kaldığım bir diğer konu ise Arden'in hiçbir şey olmamış gibi, sanki içinde olduğu durumdan gayet memnunmuş gibi olan tavır ve davranışlarıydı.

Canımı sıkıyordu. Ve canını sıkmama çok az kalmıştı.

''İlker çeksene sağa,'' dedim, sertçe. İçimdeki tişörtün yakasını hafif çekiştirerek camdan dışarıya baktım. Rumelideydik. Plan yapabileceğimiz, kafamızı dinleyebileceğimiz en sakin yeri arıyorduk yaklaşık yarım saattir. Bu yarım saat ise benim çıldırışıma zemin hazırlamıştı. İlker arabayı durdurur durdurmaz elimi kapının koluna uzattım. Aynı anda Arden'in eli de bana uzandı.

''Nereye?'' diye sordu, etrafına bakarak.

Kolumu hırsla çektim. ''Bırak!''

Arabadan süratle inip belli belirsiz adımlarla yürüdüm. Yüzüme çarpan rüzgarla beraber içime derin bir nefes çektim. Arkadan bir kapı çarpılma sesi daha duydum. Bakmama gerek kalmadan kim olduğunu anlamıştım. Arden'in sert ve güçlü ayak adımlarını hissediyordum. Etrafımızda kimse yoktu. Taşlı, topraklı yoldan kendimi en tepeye doğru çekerken nefes nefese kalmıştım. Boğazıma kadar dolan bu ağırlığı taşıyamıyordum artık.

''Ecmel!'' dedi Arden, arkamdan gelmeye devam ederek. Nefes alışverişlerimi düzene koyabilmek için adımlarımı yavaşlattım. Elimi kalbime bastırarak bakışlarımı denize diktim. Durdum. Öylece durdum, izledim. Ölçtüm, tarttım. Tüm hücrelerimden dilime doğru tırmanan acı bir çığlığın  tadını alıyordum.

''Ecmel!''

''NE VAR?!''

Bağırışım uçurumdan yuvarlanıp tekrardan kulaklarıma dolarken boğazımda kuvvetli bir yanma hissetmiştim. Omuzumun üzerinden Arden'e baktım. Simsiyah gözleri donuklaştı.  

Ellerimi iki yana açtım. ''Ne?'' dedim, sesimi alçak tutmaya çalışarak. ''Nefes almaya çalışıyorum görmüyor musun?''

Tepkime karşı hareketleri daha da dakin bir hal alırken bana elini uzattı. ''Tamam gel burada al,'' dedi, uçurumdan aşağı bakarak. ''Düşeceksin..''

''Bir şey olmaz bana,'' dedim, ona sırtımı dönerek. Ellerimi belime yaslayıp başımı arkaya verirken, esen rüzgar sanki bana inatmış gibi sırtımdan vurmaya başladı.

''Senin kafaya takacağın bir durum yok Ecmel,'' dediğinde kaşlarımı çattım hayretle. Yüzümü ona dönmeden, acaba daha nasıl bir cümle kurarda saçmalığın dibine vurur diye bekledim. Ve gecikmedi.

''Seni eve bırakalım, biz hallederiz bu durumu..''

''Bazen ciddi misin, yoksa dalga mı geçiyorsun anlayamıyorum,'' diyerek yüzümü ona döndüm. ''Gerçekten tek derdimin eve gidip dinlenmek olduğunu mu sanıyorsun?''

Arden'in bu soruya normalde,''O zaman neyin var Ecmel?'' demesi gerekiyordu, fakat sustu. Son zamanlarda en iyi yaptığı şeyi yapmaya devam etti yani. Fakat ben onun aksine, bu son zamanlarda edindiğim sabrımı, önümde duran uçurumdan atmayı seçiyordum.

''Sırf sana sormuyorum diye,'' dedim, ayağımın altındaki taşı hafif kenara iterken. ''Sırf sana güveniyorum, hiçbir hareketini sorgulamıyorum diye beni aptal yerine mi koyuyorsun?''

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin