62.BÖLÜM:《BULANIK》

12.9K 565 255
                                    

Merhaba. Çok uzun zaman geçti. Bir açıklamada yapmadım. Çünkü yapacak bir açıklamam yoktu. Herkes zor zamanlardan geçiyor. Ben de tekrardan toparlamaya ve devam etmeye çalışıyorum. Hala burada olan ve bekleyen okuyanlara teşekkür ederim.

Keyifli okumalar.

Başıma ara ara vurup kaçan balyoza gözlerimi yumarak direnmeye çalışıyordum. Evin içerisinde sessizlik hakimdi. Oturduğum koltuktan kalkıp cama doğru ilerledim yavaş adımlarla. Bahçeye göz gezdirdim bir süre. Savaş'ın gidişi saçma bir şekilde kendimi suçlu hissetmeme sebep olmuştu. 

Diğer taraftan da Arden'in yersiz hareketlerini anlamlandırmaya çalışıyordum ve bu beni o kadar çok yoruyordu ki. Ne işim vardı ki burada? Yeni bir sayfa açmayı kafamda onaylayıp neden hala eski ayak izlerimin dolaştığı ortamlarda oluyordum. Bu durumun elbette Sıla ve Emre'yle alakası  yoktu. Sadece onlara yakın durmak, aynı zamanda bir mıknatıs gibi Arden'i de kendime çekmeme sebep oluyordu ve bunu istemiyordum artık.

Ait olamama, yerleşememe, bağlanamama. Bunlar benim hayatımı saran zehirli bir sarmaşık gibiydi. Varlığımı hiçbir yere kazıyamamamdan şikayet edip sürekli olarak mekan değiştiriyordum. Göç etmek ruhuma işlemişti artık. Bundan bir an önce kurtulmalıydım. Salona göz gezdirdim. Arden'in  devirdiği sehpaya donuk bir şekilde baktım.

Gideli bir saat olmuştu. Hem Arden'in hem de Savaş'ın gidişinin üzerinden tam bir saat.. Ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. Koltuğun üzerindeki telefonumu aldım ve ekranı açtım. Savaş'la olan mesajlarıma girdim.

Ne yazacaktım? Hesap mı sormalıydım, yoksa ona bir açıklama mı yapmalıydım? Kafam karmakarışıktı. Mesajlardan çıkıp arama kısmına girdim ve hiç düşünmeden aradım.

Çaldı....çaldı....çaldı. Ve açtı. ''Evet?'' dedi, normal bir tonlamayla.

Bir anlığına afallarken elimi boynuma götürdüm. ''Neredesin?'' diye sordum.

Sessiz kaldı. Ben de sessiz kaldım. 

''N'oldu Ecmel?'' dedi, birkaç dakika sonra. Camdaki yansımamla göz göze geldim. Saçlarım dağılmış, omuzlarıma dökülmüş, yüzümde ahmak bir ifadeyle ne halt ediyordum? 

''Bir şey yok,'' dedim, sakince.

Savaş'ın sessiz gülüşünü duydum. Alaylıydı tonu. ''Ne sanıyorsun Ecmel?'' dedi, tok bir sesle. ''Dramatik bir aşk filmi çektiğimizi mi? Ya da bir aşk üçgenin içinde olduğunu falan mı?''

Kaşlarım çatıldı. ''Bu ne demek şimdi?'' dedim, yüzümü buruşturarak. 

''Hala telefonuna cevap  verecek miyim diye beni arıyorsun,'' dedi. Onu görmesem de yüzünde korkutucu bir gülümseme olduğuna emindim. ''Sana tavır gösterecek miyim, sana karşı davranışlarımda bir değişiklik olacak mı? Bunları merak ediyorsun değil mi?'' Güldüm, hayretle. Kafayı yemiş olmalıydı. ''Ama bir şeyi atlıyorsun Ecmel..'' dedi, sertçe.

Başımı ağır ağır iki yana salladım, inanamaz bir halde. ''Neyi atlıyormuşum Savaş?'' diye sordum, stabil bir tonlamayla. 

''Sana aşık değilim ben,'' dedi, bastırarak. ''Sana hiçbir zaman da aşık olmayacağım. O yüzden sakın seni o hasta sevgilinle birlikte gördüm diye bir halt düşündüğümü falan sanma..''

Yutkundum. Hiçbir şey demeden telefonu kapatıp sakince koltuğa koydum. Tavır göstermemiş hali bu muydu cidden? Salondan çıkıp Sıla'nın benim için hazırladığı odaya girdim. Dediği gibi pijamaları yatağın üzerine koymuştu. Odanın kapısı kapatıp üzerimdekilerden hızlıca kurtuldum ve pijamaları giydim. Savaş'ın dediklerini nasıl hazmederim bilmiyordum. Yatağın ucuna oturup ellerimi  yüzüme  bastırdım ve gülmeye başladım. Akıl dışıydı bu. 

ÇIKMAZ SOKAKWhere stories live. Discover now