8.BÖLÜM:《SÖZ》

47.4K 2K 273
                                    

Merhaba! Biliyorum bölümler arası çok gecikme oluyor ama anca yetiştiriyorum..Bu arada hepinize teker teker çok teşekkür ederim destek ve yorumlarınız için..Bir nokta bile atsanız yetiyor inanın..

Bir de :D Aynı anda iki hikaye yürüttüğüm için bazen isimleri karıştırabiliyorum..Mesela bir ara Arden'e Yankı demişim :D Eğer görürseniz mazur görün ve uyarın.

İyi okumalar...

"Hadi!"

Arden'in sabırsız sesine karşı gözlerimi devirdim ve aynadan kendime son kez baktım.

Akşam olmuştu. Ve biz bu saate kadar bahçede oyalanmıştık. Saatin nasıl geçtiğini anlayamamıştım bile.
Arden en son sardunyaların toprağına basmakla suçluyordu beni. Allah aşkına?

Dilan'ın yokluğunu fırsat bilip yüksek bel klasik siyah bir pantolon ve üstüme beyaz kısa bir kazak giymiştim. Saçlarıma ellerimle şekil verdim ve kurumuş dudaklarımı ıslatıp aynanın karşısından çekildim. Yatağın üstünde Dilan'ın benim için bıraktığı siyah çantayıda alıp koluma taktım ve çıktım odadan.

Merdivenleri üçer beşer atlayıp Arden'in karşısına dikildim. Beni baştan aşağıya inceleyip memnuniyetsiz bir ifade takındı suratına.

"İş görüşmesine mi gidiyorsun ?"

Hiçbir şey demeyip kapıya yöneldim.

"Üstelik ayakkabısız," dediğinde durdum. Yavaş çekimde kafamı aşağıya indirdim ve çıplak ayaklarıma baktım.
Alışılmışlık demiştim ya hani bir ara?
İşte şekil A olarak karşınızdayım şuanda.

Sokakta ihtiyaç duymadığımız tek şeydi sanırım ayakkabı. Özellikle yazın.. Hepimiz birer 5 yaş çocukları gibi dolanırdık. Olmadığından değil aslında. Sadece kendimizi özgür hissettiğimizden yapardık bunu. Arden'in dediği gibi bir sefalet sindirirdi üstümüze. Ama bundan gocunmazdık. Bizi biz yapan, bizi bize hatırlatan yegâne şeydi bu.

Yüzümde istem dışı, özlemimi simgelen bir gülümseme baş gösterirken kafamı kaldırmadan tekrardan odaya gittim ve özellikle yere yakın bir ayakkabı bakınmaya başladım.

Ama Dilan'dan bahsediyorduk.
Hepsi topukluydu!
Aralarından en kısasını seçtim ve giydim.

Merdivenlerden yavaş adımlarla inip Arden'e baktım. Bıkkın bir şekilde göz gezdirdikten sonra kapıya yürüdü. Bende arkasından sabır çekerek ilerledim ve dışarıya attım kendimi. Kapıyı kilitleyip yetişti bana ve beraber arabaya ilerledik.

"Dilan'ın olmaması ne büyük kayıp.." diye mırıldandığını duyduğumda dişlerimi sıktım. Ne istiyordu anlamıyordum ki.
Ön koltukta yerimi alırken o da sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Hala sessizce söylendiğini duyabiliyordum. Göz ucuyla yüzüne baktığımda tabiki o nurlu, güleç yüzüyle karşılaşmadım. Aynı anda oda bana döndüğünde kafamı çevirmedim.

"Ne?" dedi çatık kaşlarıyla bakmaya devam ederek. Yine ne için bu kadar sinirliydi acaba? Bizden habersiz vahiy falan mı iniyordu bu adama.

"Ne söyleniyorsun?" dedim bıkkın bir ifadeyle, aynı anda elimi sorgularcasına havaya kaldırarak. Bazen beni şaşırtıp, aslında iyi bir adam olduğunu düşündürürken bazen de ölümüne nefret ettiriyordu kendinden. Daha bu öğlen..ya sadece saatler öncesinden bahsediyorum!
Bahçede beraber vakit geçirmiştik.
Şimdi ne olmuştu da yine simsiyah gözleriyle düşmanca bakıyordu bana.

"Telefonun çantanda mı?"
Yine konuyu saptırması beni delirtirken cevap vermeden kafamı cama yasladım. Sıkkınca soluduğunu duyabiliyordum.
Peki bana ne oluyordu?
Önceden bu sinirli hallerini umursamazken neden şimdi tahammül edemiyordum ki ?

ÇIKMAZ SOKAKWhere stories live. Discover now