51.BÖLÜM: 《İYİ VE KÖTÜ》

18.8K 905 394
                                    

Bileklerimde hissettiğim sert baskı, yüzümde gözle görülür bir serzeniş yaratırken zorlukla yutkundum. Gözlerimi yavaşca araladım fakat bedenimde gezinen uyuşukluk buna saniyede bir mani olarak beni tekrardan karanlığa itti. Yumuşak bir şeyin üzerindeydim. Ellerimi yavaşca oynattığımda kulağıma dolan rahatsız edici sese kaşlarımı çatarak karşılık verdim ve ne olduğunu anlayabilmek adına bir kez daha kıpırdandım. Zincir. Bileklerime zincir bağlıydı.

Odanın içerisine dağılan nefes alışverişlerimin hazin dolu sesi, git gide fazlalaşıyordu. Gözlerimi net görebilmek için art arda kıprıştırarak dizlerimin üzerine doğruldum ve bakışlarımı tedirginlik içinde etrafa çektim. Sağ tarafımda boydan boya cam ve üzerini örten beyaz ince bir tül vardı.

Bileklerimin acısıyla ince bir inleme sızdı dudaklarımdan. Ellerimi iki yana bıraktım, etrafı incelemeye devam ederek. Meraklı ve bir o kadar da endişeli bakışlarım kapının ani açılması üzerine o tarafa çekilirken odağıma bu sefer o girdi. Savaş Avcı.

Ayakkabısının ucuyla ittiği kapıyı tekrardan ayağıyla kapatırken bakışları bendeydi. Kaşlarım öfkeyle çatılırken ani sıktığım yumruklarım bileklerime daha dayanılmaz bir acı vermişti.

Ellerini kotunun cebine sıkıştırıp ağır adımlarla yanıma doğru yaklaşırken ağzımın içinde gergin bir tavırla söyleniyordum. Kısa bir anlığına durup duvardaki düğmeye bastığında hafif karanlık oda biraz olsun aydınlandı. Başımı refleks olarak yere eğip gözlerimi kaçırdım.

Adımları tekrardan hareketlendi ve tam yatağın ucunda durdu. Başımı kaldırdım ve üzerimde gezdirdiği dik bakışlarına aynı sertlikte karşılık verdi. ''Seni öldüreceğim,'' dedim, fısıltıyla. Bu tepkime karşı dudaklarının kenarında ince bir gülümseme meydana geldi. Fakat bakışlarındaki o korkutucu ifadeyi bir gram bile sekteye uğratmıyordu. Kaşlarını beni küçümser bir edayla kaldırdı.

''Beni kaçırdığın için değil,'' dedim, yorgun sesimle. ''Şu zincirleri bileğime bağladığın için seni öldüreceğim..''

Kollarını yatağın başlığına yaslayıp üzerime doğru eğildiğinde başımı geriye çektim ve gözlerimi bile kırpmadan ona bakmaya devam ettim.

''Başka türlü zaptedilmiyorsun,'' dedi, sessizce. Islak saçlarına ve en son gördüğümden farklı görünen kıyafetlerine baktım.

''Ne zamandır buradayım,'' dedim, onu incelemeye devam ederek. En son olanlar zihnimin bir köşesinden altyazı misali akıp giderken boynuma batırdığı o iğnenin acısını da aniden hissetmiştim. Alt dudağımı dişlerimin arasına alarak boynumu sağa yatırdım. Sırtıma kadar süren o ağrının sebebi buydu. ''O iğne için de suratına bir yumruk yiyeceksin,'' dedim, dişlerimi sıkarak. ''Yemin olsun ki seni doğduğuna pişman edeceğim..''

''Hep böyle boş tehditler mi savurursun,'' dedi, elini bileğime uzatarak. Sessiz kalıp bileğimdeki zinciri çıkarmasını bekledim. Fakat eli kilidi değil, bileğimdeki kızarıklığı buldu.

''Çözsene,'' dedim sakince. ''Göstereyim boş mu, değil mi?''

Güldü, başını iki yana yavaşca sallayarak. Bir müddet gözlerimin içine baktı, tanımaya çalışır gibi. Daha sonra yine o sert ifadesine bürünüp yanımdan uzaklaştı ve kenarda duran sandalyeyi çekip oturdu. Kollarım iki yanda, dizlerimin üzerinde büyük bir çaresizlikle durmaya devam ettim.

''Önce anlaşacağız,'' dedi, bacağını sağ dizine atarken. Sessiz kalıp sadece onu izledim. Çenesi boyunca uzanan o bıçak izi daha yeni olmuş gibiydi. Sadece Ertan'ın anlattığı kadarıyla tanıyordum onu. Hapisten yeni çıktığı, üç yıldır içeride olduğu ve Vedat tarafından zorla içeride tutulduğu kadarını biliyordum.

ÇIKMAZ SOKAKWhere stories live. Discover now