29.BÖLÜM:《HIRS》

30.3K 1.3K 752
                                    


Sizi seviyorum.

İyi okumalar...

Yaklaşık 20 dakikadır bakıştığım duvardaki tablodan gözlerimi zorlukla çekip derin bir nefes aldım.

Sessizlik.

Evdeki sessizlik, huzursuzluğu iliklerime yayıyordu. Odamdaydım. Gerçi buraya aitmiydim hala emin değildim. Orhan abinin kapıyı çarpıp gitmesinin üzerinden 2 saat geçmişti. Arden ortalarda yoktu. Sıla ise üst katta odasına yerleşiyordu. Fırtına öncesi sessizlik mi desem, fırtına sonrası dinginlik mi desem bilemiyordum.
Yatağın üzerinden isteksizce kalkıp aynanın karşısına geçtim. Yüzüm iyice küçülmüştü. Git gide zayıflıyordum sanki. Saçlarımı tepeden sıkıca toplayıp omuzlarımı dikleştirdim. Kapıya doğru yürüdüğüm sırada Gökhan'ın içeriye dalmasıyla elimi kalbime bastırdım irkilerek.

"Ertan geldi!" Kaşlarımı çatıp sorgu dolu bir ifadeyle suratına baktım. Ev yanmış gibi davranıyordu. Üstelik Ertan? O hala yaşıyormuydu?

"Ne yapayım Gökhan, kırmızı halı mı sereyim? Arden nerede?"

Gökhan kapıyı sonuna kadar açıp dışarıyı gösterdi. "Seni görmek istiyor."

Heyecanla kapının eşiğine yürüyüp Gökhan'a umut dolu baktım. "Arden mi?"

Gökhan bir süre donuk bir şekilde suratımı inceledikten sonra çenesini sertçe sıvazlayıp sabır çekti içine. Aramızdaki bu anlamsız iletişim her saniye daha da garipleşiyordu.

"Ne zamandır bu odadasın Allah aşkına? Oksijen mi bitti," diye çıkıştığında tek kaşımı kaldırdım. Gökhan'ın suratı git gide kızarırken devam etti. "Ertan geldi diyorum, Arden nerede diyorsun. Seni görmek istiyor diyorum, Arden mi? diyorsun, beni çıldırtmaya mı çalışıyorsunuz!" diye bağırdı gözlerini kocaman açarak. Bu neydi şimdi?

"Tamam ya ne sinirleniyorsun," deyip kapıdan çıktım. Hala göz ucuyla Gökhan'a bakıyordum. Gökhan ve sinir? Nadir karşılaştığım bir durumdu. Koridorda büyük bir sessizlikle ilerlerken karşıma Arden çıktı. Saçları ıslaktı, duş almış olmalıydı. Ve evet.. Güzel kokusu burnuma dolmuştu bile. Bir bana, bir de arkamdan gelen Gökhan'a bakıp kaşlarını çattı.

"Nereye?"

Gökhan hızlı adımlarla yanıma ulaşıp hızla lafa atladı. "Arden gelmiş, Ertan'ı görmek istiyormuş. Oldu mu!" diye bağırdığında gözlerim büyümüştü.

Yok. Hiç normal değildi. Gökhan'da bir haller vardı ve bu git gide daha ürkütücü bir hâl alıyordu. Gökhan ve Arden'e diklenmek?

Arden bir süre Gökhan'ın ağzından çıkan saçma cümleyi anlamaya çalıştıktan sonra bana çevirdi gözlerini.

"Ne diyor bu koduğumun antilopu?" Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp Arden'in kolunu tuttum ve koridorun sonuna ilerlettim. Omuzumun üzerinden Gökhan'a 'kendine gel' dercesine baktım dişlerimi sıkarak.

"Ertan gelmiş, beni görmek istiyormuş," dedim kısık bir ses tonuyla. Arden kolundaki elimi hafifce itip beni yerime sabitledi.
"Bekle burada," deyip kapıya doğru hızlı adımlarla ilerlediğinde tabii ki dinlemeyip peşinden koştum. Arden'i durduran Dilan'ın sesi olmuştu.

"Abi.." Arden başını hızla Dilan'a çevirip sabırsızca, elini salladı 'ne?' der gibi.

"Burcu geldi, seni görmek istiyor..Salonda."

Bir dakika.. Şakaydı değil mi? Bugün lanetli falan mıydı? Ardenle göz göze geldiğimizde hafif sırıttım.

"Bekle burada," deyip bu sefer ben salona doğru koştum fakat Arden hızla belimden kavrayıp havalandırdı beni.

ÇIKMAZ SOKAKWhere stories live. Discover now