BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI

24.6K 1.6K 76
                                    

Başlama tarihinizi buraya yazmayı unutmayın!

Keyifli okumalar...

1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI

Ayaklarımı uzatıp keyfini sürdüğüm yeşilliğin beni hasta etmesi umurumda değildi. Temiz havanın beni kendi benliğime geri getirmesine ihtiyacım vardı.

Ben kim miyim?

Kamil ve Fatma Sağıroğlu'nun on sekiz yaşına yeni girmiş, güzel mi güzel, alımlı mı alımlı, akıllı mı akıllı; inatçı kızıydım. İtiraf ediyorum kendimi övmeyi daima sevmişimdir. Kaldığımız yerden devam edelim mi ailemi tanımaya? Sağıroğlu ailesinin dört evladının en küçüğü olmam bir ay öncesine kadar işime yarıyordu doğrusu. Her hâlükârda haklı olduğuma inanan ve ikna edebileceğim bir babaya ve babamın beni koruması sebebiyle sesini çıkaramayan bir anneye sahiptim. Üç tane abim vardı, hepsi birbirinden farklı ve tuhaftı. Otuz yaşının dibinde gezinen Akif abim, yirmi sekiz yaşının bulunmaz bir nimet olduğunu düşünen Asaf abim, yirmi yaşında; tripten tribe giren, ergen tavırlarını henüz bırakamamış, bırakmayı asla istemeyen Agâh abim ve evde babamı da sayarsak dört tane erkek varken dişiliğini kaybetmemiş ben... Ailemin ilk iki evladının arasında iki yaş vardı. İlk iki ve son iki arasında sekiz sene vardı. Ailem bunun hesaplamasını güzel yapmıştı. Babamın bankacı olması, hesap kitap işleri ile uğraşmasının bu konuda pek etkisi olduğunu düşünmüyordum.

Her Türk ailesinin yaptığı gibi senelik pikniğimizi yapıyorduk. Babam mangalın başına Akif abimi geçirmiş, Asaf abimi ise semaver yakması için çalı çırpı toplamaya göndermişti. Büyük ailelerde evin genç kızı ayak işlerine koşsa da bizim evde tam tersiydi. Salatanın başına ise her zaman yaptığı yemeklerin lezzeti ile övünen Agâh abim geçmişti. Aramızda iki yaş olsa da bazen onun benden küçük olduğunu düşünüyorum. Üç tane abinin arasından en çok hangisini seviyorsun derseniz Agâh abimi tek geçerim. Her manada yanımda olduğu için onu diğerleri ile bir tutamam.

Liseden mezun olmamın üzerinden bir ay geçmişti. Yaşıtlarım hevesle ve heyecanla gidecekleri üniversitenin hayalini kurarken ben bunlardan çok uzaktaydım. Ben matematik öğretmeni tarafından öz güveni kırılmış, korkak bir öğrenciden başkası değildim. Neslihan hocanın da söylediği gibi hiçbir işe yaramayan, vasıfsız, kafası hiçbir şeye basmayan Aslışah'tan başkası değildim. Hiç bir şey yapamıyordum, çarpım tablosunu bile sekizinci sınıfta ezberlemiş olmamın faturasını dört sene boyunca her derste azarlanarak ödemiştim. Ben okul kavramından nefret etmiştim. Üstelik bunu ben istememiştim. Nefret etmeye zorlanmıştım. Ben öğretmeni tarafından zorbalığa maruz bırakılmış Aslışah'tım. Oysa ilkokula başladığım zaman ne kadar da hevesliydim. Hasta olduğum zamanlar bile okula gitmek için ağlardım ben. Öyle hevesli bir öğrenciden, böyle nefret dolu bir insana dönüşmüş olmamın cezasını sebep olanlardan sormaları gerekirken yine suçlu ben olmuştum. Bu zamana kadar okuduğuma şükredilse yeriydi ama ailem bunu kabul etmek istemiyordu. Hep bir ağızdan üniversiteye gitmem için ısrar ediyorlardı. Daldığım derin düşüncelerden çıkarken omzumu delmek için üstün bir çaba sarf eden parmağın sahibine baktım. Agâh abim az önce salata malzemeleri ile girdiği savaştan sağ salim çıkmış tepeme dikilmişti.

"Bu evin kızı ben miyim? Kalksana kızım!"

"Annemin elinde olsaydı beni erkek, seni de kız yapardı. Kadının hayallerini yerle bir etme abi," yemek yapamıyor değildim aksine elim lezzetliydi ama bu tembellik var ya... kanıma işlemişti resmen.

"Neyse ne. Kalk az yardım et. Birazdan gelir Asaf, sana söylenir yine. Tut ucundan bir şeylerin de bari göze batma."

"Oy sen bana kızacaklar diye mi dertlendin bu kadar. Biliyorsun değil mi en sevdiğim abim sensin," uzanıp yanaklarını sıkarken Agâh abim gülüyordu. Biliyordum kardeşlerinin arasında en çok beni seviyordu.

AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now