BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN

18.3K 1.2K 640
                                    

Yorum sınırı; 635

Keyifli okumalar...

27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN

Üzerime serpiştirilen ölü toprağından arınmak ne kadar üremi alacaktı bilmiyorum. Kırılan kemiklerimden ziyade kırılan kalbimin önemi benim için daha önemliydi. Adımlarımı kalabalık kaldırımda ağır ağır atarken yanımdan gelip geçen insanların bana olan bakışlarını önemsemiyordum. Çok makyaj yapmamakla birlikte bugün kullandığım günlerden birindeydim. Rimelimin akmış olabilme ihtimaline karşılık sağ elimi gözlerimin altına atıp sildim. Avuç içim soluk bir siyahlıkla bulanmışken diğer gözümü de sildim. Omzumda hissettiğim temas ile arkamı döndüğümde içimde beslediğim umuda binlerce kes lanet ettim. Ben Akif' i zannederken bir polis memuru bana bakıyordu.

"Hanım efendi iyi misiniz? Bir problem mi var?" resmi kıyafetli polis memuruna bakarken ilk şaşkınlığımı ve hayal kırıklığımı üzerimden attım.

"Hayır hayır bir problem yok" dedim çok büyük bir problem ile karşı karşıya kalmışken.

"Bakın yapabileceğim bir şey varsa lütfen çekinmeyin, korkmayın. Türk polisi daima yardımınıza hazır bunu unutmayın" bunu elbette biliyordum ama onları meşgul edeceğim bir problem yoktu.

"İlginiz için çok teşekkür ederim ama sizin yapabileceğiniz bir problem değil. Kötü bir haber aldım onun için ağlıyorum" diyebildim. Daha fazla orada kalmak istemediğim için izin isteyip yürümeye devam ettim. Kaldırım taşları üzüntüme eşlik ederken karşımda duran taksi durağından bir taksiye binip eve doğru yol aldım. Taksicinin ikram ettiği ıslak mendil ile yüzümü temizlemiştim. Taksicinin parasını ödeyip apartmandan içeriye girdim. Tek amacım kimseye görünmeden odama girip mantıklı bir şekilde düşünmekti. Anahtarımla açtığım kapının ardında kimse yoktu. Ev bomboş bir haldeydi. Bu beklemediğim bir şey olsa da sevinemedim bile. Odama geçtiğimde başım çatlayacak kadar çok ağrıyordu. Gözlerim batıyor, burnum acıyor, boğazlarım yanıyordu. Odamın kapısını açtığım an da gözüme çarpan kutular ile bir hıçkırık daha yükseldi boğazımdan. Çeyizlerim hazırlanıyordu. Sipariş verdiğimiz tencere takımları bile gelmişti. Ne hayallerim vardı onlarla ilgili. Adımlarımı kutunun dibine kadar getirip durdurdum. Kemiklerim acırcasına kendimi yere attığımda ellerim kutuların üzerinde gezindi. Tek tek açtım hepsini. İnceledim saatlerce ama içimde ki yoksunluk hisse bitmiyordu.

Akif benim ilk göz ağrım, ilk yürek yangınım. Ben onda açmıştım yüreğimin kelepçelerini, onda açmıştım uyuyan benliğimi. Hata etmemiştim, aksine hayatımın en büyük dersini alıp büyümüştüm. İnsan 2 saatte nasıl büyür demeyin sakın. Büyümüştüm, düşüncelerimle, fikirlerimle, ilk aşk acımla kocaman kadın olmuştum. Yaşlanmıştım belki de bilemiyorum. Kutunun içinden çıkan her eşyam ile daha da yıkıldım. Kaç saat o halde, o durumda kaldığımı bilmediğim bir an da kapım çalındı ve annem içeriye girdi. Telaşlı adımları ile yanıma geldiğinde omuzlarımdan tutup beni kaldırdı.

"Eda... Yavrum neyin var? Neden ağlıyorsun kuzum?" demiş bana sıkı sıkıya sarılmıştı. Annemin sarılmasına karşılık bile verememiştim. Sarılamıyordum bile ona. Ellerimi eşyalarımın üzerinden çekmemiştim ki. Kıyamıyordum da çekmeye.

"Eda' m ne oldu kızım? Anlat annene hadi kızım" dediği an sakinleşen bedenim sarsılarak ağlamaya devam etti. Annem ise telaşla beni sarıyordu. Nasıl anlatacaktım ona olanları? Ne diyecektim ki? Kızın güçsüz nasıl diyecektim? Kimin için utanıyordum peki? Kimin için kendimi kapatıyordum herkese karşı. Aileme bu haldeyken nasıl anlatacaktım kendimi? Konuşacak gücü bile bulamazken duygularımı nasıl dökecektim. Oysa nasıl kabul etmiştim ben Akif ile evlenmeyi... Nasıl da sevinmiştim istemeye geleceklerini duyduğumda.

AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now