Bölüm 3: İkizlerin Buluşması

3.1K 203 25
                                    

Clint ile dertleşmeleri sonrasında, hazırlanması gerektiği yine Clint tarafından Ashley'e hatırlatılmıştı. Beraber kalkıp Ashley'in odasına kadar ilerlediler, Clint odanın önünde ondan ayrılıp merdivenlere yöneldi, Ashley ise dolabına. Dolabından siyah üzerindeki gri leopar desenli kargo pantolonunu, görevlerde kullandığı botlarını ve siyah deri ceketini giydikten sonra Jarvis'e seslendi. "Hey J, silah bölmesini aç lütfen."

Duvardaki mavi, gri ve beyaz tonlarında olan camla kaplanmış tablonun olduğu bölüm sistem tarafından ileriye doğru itildi ve Ashley'in silahları ortaya çıktı. Mat siyah bir tabancayı alıp belindeki kemere, bölmenin sol köşesinde duran kulaklığı kulağına taktı ve iki defa tıklayıp kulaklığı aktif hale getirdi. Kemerinde duran boşluklara yerleştirmek üzere seçmesi gereken bıçaklara göz gezdirirken, siyaha boyanmış çelik saplı ve kesici kısmı parlak gri renkte olan bıçağı alarak belinin sağ tarafındaki boşluğa kılıfıyla yerleştirdi.

Clint gibi ok ve yay kullanabilen ikinci kişiydi Ashley ve bununla gurur duyardı, Clint Barton namı diğer Hawkeye, Ashley'i bizzat eğitmişti. Gri desenlerle süslenmiş oku ve elektrikli yayları da aldı ve Jarvis'ten bölmeyi kilitlemesini rica etti. Ardından vakit kaybetmeden odadan çıkıp hangarda Natasha ile buluşmak üzere asansöre bindi.

Natasha başta olmak üzere herkes hangardaki Quinjet'in önünde bekliyordu. Ekibin yanına geldiğinde gülümsedi, "Ne o, bizi uğurlamak için mi bekliyorsunuz?" Tony, gerginliğini saklamak ister gibi güldü ve yan yana duran iki kadına baktı. "Bu ikili beraberken alt edemeyecekler kimse yok," dedi alayla.

Kendini teselli etmeye ve rahatlamaya çalıştığı Ashley tarafından gayet net anlaşılmıştı. Kahverengi saçlarını gerginlikle karıştıran Stark'a ilerledi Ashley. "Tony, sakinleş. Endişelenecek bir şey yok, ben de Natasha da sapasağlam döneceğiz. Hem fiziksel, hem psikolojik olarak. Söz veriyorum." Güven vermek istercesine elini tuttu Tony'nin.

Tüm ekiple iyi anlaşmasına rağmen Stark ile aralarında özel bir bağ vardı. Birbirlerine çok benziyor olmaları, ortak ilgi alanları ve birbirlerini gerçekten iyi anlayabilmeleri bu bağı kuvvetlendiriyordu. O bağ nasıl oluşmuştu kimse bilmiyordu, sanki hep vardı, olmalıydı.

Tony'yi sakinleştirme çalışmaları bittiğinde Steve, Nat ve Ash'e baktı. "Artık gitmelisiniz. Güvenli hattan her kelimenizi dinliyor olacağız, en ufak terslikte sinyal göndermeniz yeterli. Bu arada Ashley, eğer kardeşinle olan konuşmalarını duymamızı istemezsen kanalı sessize al. Sorun olmaz, Natasha'nın gözleri üzerinde olacak."

Yüzbaşı'yı hafif bir baş hareketiyle onayladı Ashley ve onu beklemekte olan Natasha'nın yanına gelip Quinjet'in içine girerek pilot koltuğuna oturdu. Natasha da yerini aldığında jetin kapılarını kapatıp sistemleri çevrim içi hale getirdi. Ardından jeti havalandırıp Yenilmezler Kulesi'ni terk ettiler, yeterli yüksekliğe ulaştıklarında Ashley, kontrolü Jarvis'e geçirip önündeki gökyüzünü izlemeye başlamıştı.

Natasha'nın elini omzunda hissettiğinde başını kadına çevirip derince nefes aldı. "Ash, neler hissettiğini tahmin dahi edemiyorum. Ama biliyorsun ki, bizim işimiz gerçekten zor. Dünyayı, insanlığı dışarıda ve içeride yer alan tehditlerden korumaya çalışıyoruz. Kardeşini tanımıyorum, ama şu anda bir tehdit olma ihtimali var. Geleceği bilmiyorum, neler olacağını tahmin edemiyorum. Ama bu süreç senin için fazlasıyla zor geçecek. Sadece... kendini bize karşı kapatma, olur mu? Bizim bir ekipten daha fazlası olduğumuzu biliyorsun."

Omuzları düşmüş Ashley, yüzünü kapatan uzun ve gri saçlarını eliyle tek tarafta toplayıp başını kaldırdı. "Kafam karışık, Nat," dedi. "Daphne'yi tanıdığımı zannederdim. Ama ona ne yaptılarsa, artık anlayamıyorum. Onu yalnız bıraktım, birbirimizden uzaklaştık ve bundan pişmanlık duyuyorum. O benim ikizim, kardeşim, kan bağım olan tek kişi. Bilemiyorum, gerçekten..."

OBSIDIAN: Stark's DaughterWhere stories live. Discover now