Bölüm 30: Varisin Ölümcül Günahları

805 67 4
                                    

♪ Iron Maiden | Moonchild

― ― ―

"Ashley, artık uyan lütfen," diyerek kızın odasının kapısını araladı güzel kadın. Başını kapı aralığından uzatırken, genç Stark'ın yatağının dağınık fakat boş olduğunu gördüğünde kaşlarını çatıp odaya adımladı.

Fazla düzenli olmayan ama yine de hoş görünen deniz manzaralı odanın beyaz perdeleri ardında kadar açıktı. Yatak örtüsünün üzerinde duran birkaç defter ve tableti kaldırıp, odanın diğer ucundaki camın önünde yer alan çalışma masasına bıraktıktan sonra, giyinme odasına bakmak üzere ilerledi. "Ashley? Burada mısın? İçeri giriyorum."

Kapıyı ittirip kıyafetler, ayakkabılar ve aksesuarlarla dolu uzun, ince, koridoru andıran fakat raflar ve dolaplarla donatılmış olan odaya girdi, burası da boştu. Birkaç saniye sonra, onun Tony'nin kızı olduğunu anımsadı. "Bir Stark, uyumuyorsa, laboratuvarından başka bir yerde olamaz."

Odadan çıkıp, en alt kattaki iki Stark'ın laboratuvarına ilerledi Pepper. Laboratuvarlardan biri kilitliyken, bir diğerinin cam kapılarından içerisinin aydınlık olduğu ve önündeki hologramlara odaklanmış Stark görünüyordu.

Kapının tarayıcısına yönelerek şifresini girerken, Friday'in, Pepper'ın içeri girdiğini söylemesi, Ashley'in kulağındaki kablosuz kulaklığı boynuna indirip, tekerlekli taburede dönmesine sebep olmuştu.

"Günaydın, Pep," diyerek gülümseyen genç kızın yüzündeki yorgunluğu okumak için, herhangi bir uzmanlığa ihtiyacı yoktu Pepper Potts'un, zira babasının resmen aynısı olan Ashley'in gözlerinden yorgunluk akıyordu. Kaşları çatılırken, kızın önündeki hologramı kapattı Pepper. "Bana günaydın, sana değil. Kaç saattir ayaktasın?"

Elini sallayıp "önemli değil" der gibi gülümserken, kadının ona ciddi bir şekilde bakmaya devam ettiğini görünce, tutmakta olduğu nefesi bırakıp yüzünü buruşturdu. "Siz yattığınızda uyumak için odama gittim, ama bir türlü uyuyamadım. Ben de biraz denizi izledim, sonra da sıkılıp çalışmaya devam edeyim dedim."

Pepper, çok inanmış gibi durmuyordu. Genç kıza kuşkuyla bakmaya devam ederken, kaşlarını kaldırdı. "Emin misin?"

"Eminim," derken kupayı tekrardan dudaklarına götürdü. "Pepper, bak, ben gerçekten iyiyim, tamam mı? Endişelenmene gerek yok."

Kadının sert bakışları yumuşarken, yüzündeki ciddi ifade, yerini samimi bir gülüşe bırakmıştı. "Tamam, nasıl söylüyorsan öyle olsun. Bugün bir planın var mı?"

Başını salladı Ashley, kadını onaylar nitelikte. "Bilirsin, benim her zaman planım vardır, ayrıca Starklar'ın yapacak işi hiç bitmiyor."

Genç kızın isyankar fakat tatlı sözleri, Pepper'ı güldürmüştü. "Şaka bir yana," derken, elindeki kupayla oynamayı bırakıp başını kaldırdı. "Gözden geçirecek çok şeyim var. Bu en son ki nükleer santral çöküntüsünde hoşuma gitmeyen şeyler var."

"Anlıyorum," diyerek, genç kızın tekrardan hologram ekranlara dönmesini izledi. "O zaman ben seni yalnız bırakayım, kahvaltı etmek istersen buraya bir şeyler getirebilirim, ne dersin?"

"Kendini yorma, gereği yok, teşekkür ederim, Pep." Gülümseyerek genç kızın omzunu okşadıktan sonra, laboratuvardan ayrılmıştı Pepper.

Ashley, yorgun bir ifadeyle, kendini tabureye bırakırken, sırtını duvara yaslamış ve gözlerini kapatarak derince nefes almıştı. Gözlerini tekrar açmadan önce, bir anda zihnine dolan düşüncelerle yutkunmuş ve titremişti.

OBSIDIAN: Stark's DaughterWhere stories live. Discover now