Bölüm 38: Rogers'ın Gizemli Kızı

714 57 14
                                    

Şaşkın bakışlar yüzünde gezinirken, yerinde rahatsızca kıpırdandı. Her zamanki gibi sert bakışlarını etrafta dolaştıran babasının kulağına doğru fısıldadı. "Bunu alıştıra alıştıra yapmalıydık."

Sözlerine hafifçe tebessüm edip, avucunda tuttuğu elini okşadı. Tony Stark, kızı ile bir şeyler fısıldaşırken, küçük Stark, sessizliği bozma gereği duymuştu. "Yüzbaşı, kızını neden sakladın?"

Babasının derin bir nefes verip Ashley'e bakmasının anlamını fark eden tek kişi olduğuna yemin edebilirdi. Kafasında tasarladığı sözler, dudaklarından dökülmeye başladığında, Diana insanların tepkilerini ölçmek üzere dikkat kesildi.

"Diana doğduğunda," diye söze başladı. Konunun gideceği yeri adım gibi bildiği için, içinde yükselen öfkeyi dizginleyebilmek amacıyla gözlerini kapatıp başını arkaya bıraktı. "Annesi, onun benim kızım olduğunu bütün dünyaya açıklamak ve onun hayatını gözler önüne sermek istedi."

Kendini durduramayıp, nefret izleri ile süslediği kelimelerin dudaklarından dökülmesine müsaade etti. "Beni, babamın düşmanları için açık hedef haline getirmek istedi."

Babasının kolunu omzunda hissettiğinde, başını boynuna yasladı ve ellerine baktı. "Bunların önemi yok, Ana," diye mırıldandı içindeki öfke dağına. "Şu an babanın kollarında, güvendesin." Sakinleşmek için derin nefesler alıp verirken, babası konuşmaya devam etti. "Onu annesinden, düşmanlarımdan korumak zorundaydım. Varlığını bilen sadece iki kişi vardı, iki eski dostum. Mia Angelina Martin ve eşi, Roger Martin. Diana, onlarla birlikte Monako'da yaşadı, yedi yaşına kadar. Yedi yaşına bastığı gün, doğum günü için, Monako'ya gittim. Ve o gün, annesi izimizi buldu, Diana'yı öldürmeye kalktı."

İki Stark'ın yüzündeki duygular okunamıyordu, tıpkı Ajan Romanoff gibi.

"Mia ve Diana'yı, Roger ile birlikte, İskoçya'ya yerleştirdik. Roger, karısının bir hedef haline geldiğini biliyordu, ayrıca onun, Diana'yı, kaybettikleri çocukları olarak gördüğünü de. Bu yüzden, ikisini birlikte tutmaya devam ettik.

Diana, 2 Ağustos 1993'te doğdu. 2000 yılında İskoçya'ya gitti, uzun bir süre Mia ile orada kaldı. Bir Temmuz sonunda ise, yerlerini tekrar buldular. Diana, kendisini savunmayı öğrenmişti. Silah kullanmayı, dövüşmeyi ve bir çok şeyi biliyordu, bizzat ben eğitiyordum. Yerlerini tekrar bulduklarında, bu defa onun için, annesi gelmişti."

Aklına gelen anılar ile yumruğunı sıktım. Biyolojik annesine karşı içinde bitmek bilmeyen bir kin, nefret, öfke, tiksinti vardı.

"Annesi, Mia'yı gözleri önünde öldürdü. Tam zamanında orada olmasaydım, belki Diana'yı da öldürmüş olacaktı."

Bu konuda kendini suçlamaktan vazgeçmediği, gözlerinden okunuyordu. Büyük elini iki elinin arasına aldı ve başını göğsüne yaslayıp babasının huzur veren kokusunu içine çekti, bu kollarda güvendeydi.

"O yıldan beri, Diana'nın yerini sürekli değiştiriyordum. Fakat artık açığa çıkması ve benim yanımda olması daha iyi olur, diye düşündüm."

Bu olayın böyle olmadığını çok iyi biliyordu, ikisi de. Ona "emin misin?" diyen bakışlar attığında Diana'ya gülmüş ve "Beni buna o zorladı," demişti. Salondaki herkes tebessüm ederken, Ashley'in bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu.

Tam ayağa kalkıyordu ki, Tony, onu kolundan tutup durdurdu ve kendine çevirdi. "Nereye gidiyorsun, Stark?"

"Odama," diye yanıtladı babasını, yüzünde yer edinmiş boş ve donuk bakışlar eşliğinde. Tony'nin sert bakışlarına bomboş bir ifadeyle karşılık vermişti. "Baba, kaç gündür hastanedeyim. Duş almaya ihtiyacım var, senin de. Sizin de." Cümlesini, bakışlarını herkesin üzerinde gezdirerek tamamladı.

OBSIDIAN: Stark's DaughterWhere stories live. Discover now