Suç Çetesi - 40. Bölüm / "Kaçak"

44.2K 1.7K 283
                                    

Multimedia temsili sabıka fotoğrafları olsun. Ve videoyı izlemenizi öneririm, hayalimdekine yakın bir şey olmuş.

Orada uyuyakalmışız. Ertesi sabah Koray, ikimize de önceden yapılmış sandviçleri verip acı bir kahve hazırladı. Hapishane yemeği dışında da bir şeyler yutabilmek güzeldi. Gerçi yine de hala ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Canımın acısı ve duygusallığım biraz daha dinmişti. Heyecanlı bile değildim artık. Ama çok farklı işte. Oturup hıçkıra hıçkıra ağlamak ve kollarımı yeni hayatıma açıp rüzgarı hissetmek arasındaki ince çizgide kalmış durumdaydım.

Koray, güzelim kestane rengi saçlarını siyaha boyadı, lüle olup önüne düşen şirin ve gerektiği yerde bir o kadar da tehditkar duran tutamı kesip, saçlarını şekillendirdi. Bana da kızıl renkli bir peruk verdi ve bende uzamış siyah saçlarımı toplayarak kafama geçirdim. 

Bunların bir tedbir olduğunu söylemesine gerek yoktu.

Üzerimize, bizim tarzımızla uzaktan yakından alakası olmayan kıyafetler geçirdik ve şehirden uzağa sürdük. Sanırım buraya uzun süre uğramayacaktık ve ben her ne kadar başıma bela da olsa şehrimi şimdiden özlemiştim.

Koray giydiği boğazlı eski kazak ve yırtık kotla, yirmi yedisinde aşırı dozdan ölecek olan rock yıldızlarına benziyordu. Kazak öyle bir kapalıydı ki, boynundaki dövmeler bile görünmüyordu. Saçları boya olduğu için kafatasındakiler de belli olmuyordu ve Koray’ın saçlarını ben boyamıştım. Şuanda çok farklı iki insandık.

Bize sahte pasaport kimlik vize gibi ıvır zıvırları ayarladığını söylemişti zaten ve onlarda elimizin altındaydı. Bana özel aldığı circle lenslerimi sudan çıkartıp taktığımda mavi gözlerim siyah oldu ve aslında kendimi beğenmiştim. Farklı görünüyordum. Yani şu peruğun kafamı kaşındırması dışında. 

Ve kıyafetlerim cidden eskiydi. Uzaktan biri fakir miyim yoksa tarzım mı böyle anlayamazdı bile.

Tüm bunları başarılı bulmuştum. Küçük ve düzenli olan karavan şimdi düne göre daha da dağılmıştı. Mutfağın üstü sigara izmaritlerimiz ve peçetelerimizle dolmuştu. Koray hem çöpleri atmak hem de popüler gazetelerden almak için bir markete uğramıştı ve eğer on dakika içinde gelmezse bana kaçabileceğimi söylemişti.

Bu korkutucuydu.

Yani alt tarafı markete gazete almaya gidiyordu, her vatandaş gibi. Ama eğer gecikirse bu yakalandığı ve ömrünü hapiste geçireceği anlamına geliyordu ve bunu bile bile bana kaçabilirsin demişti. Ya onu almadan kaçarsam? Ya daha farklı bir numara çekersem?

Şuanda Kerem’in bana tuttuğu avukat, Koray’ı polislere vermem karşılığı cezamı kefalete çevirebilirdi ve bende tereyağından kıl çeker gibi tüm bu işlerden kurtulurdum.

Zaten param vardı ve ben zaten silahları, şehri, insanları ve ortamları tanıyordum. Adnan’ı kaçırırdım. Ona tecavüz etmesi için adam bile tutabilirdim. Ve o da suçunu itiraf ederdi. Bu kadar kolay olmazdı ama sonuçta olurdu. Bende aileme kavuşur evimde gül gibi yaşardım.

Ama yapmadım.

Saate baktım ve onun bir an önce buraya gelebilmesi için dua ettim.

Ve beşinci dakika da elinde altı tane gazeteyle geldi. Birkaç atıştırmalık da almıştı. İşime yarar bir şey var mı diye bakarken rastladığım çikolatalardan birini aldım.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now