Suç Çetesi - 43. Bölüm / "Sürpriz Ziyaret"

43.1K 1.7K 841
                                    

Evdeki gürültü sesi, kaşlarımı çatarak uyanmama sebep oldu. Yine saçma salak bir rüya görmüştüm. Bilim adamları bir rüyanın yedi saniye sürdüğünü söyler. Aslında haklılar. Ben rüyayı gece gördüğümüzü sanıyordum ama az önce daha iyi kavramıştım, aslında biz rüyayı uyandıktan sonra görüyoruz! Bu bilgi gerçekten enteresan, ama birkaç rüyadır bunu düşünüyorum. Hep kalktığım zamanlarda rüyamın tadı damağımda kalıyor, rüyam saçma olsa bile. Gece görsem bitirirdim herhalde o bölümü değil mi? Ve rüyalarım güzel olduğunda beş dakika daha dileniyorum. Bunun da şimdi farkında vardım.

Ardından tek gözümü şüpheyle açtım. Bu ne?

Yerde yatıyorum lan! Karşımda ucuz mu ucuz, eski mi eski, boş mu boş bir mutfak var. Tamam, bizim evde Amerikan mutfak ama ayıptır söylemesi, bizim iki katlı, mütevazi ve bir o kadar da şık bir evimiz vardır. 

Bu ev benim değil. Kiminse alsın amına koyayım.

Karşımda, yerde, bir gazete kağıdının üzerinde bir tabak var. Gazetenin altındaki sabıka resmimle beraber yaşadıklarım netleşti. Hapishaneden sonrası bana hala rüya gibi geliyordu. Bu evi tutuşumuz ve birkaç saat içinde yeni bir hayata adım atmamız? 

Cidden bir güne sığdırdık mı bunları?

Cidden, son birkaç ayda mı yaşadım bu ben tüm bunları?

Birkaç asır sürmedi mi?

“Tamamdır dayı. Eyvallah.” Bu ses Koray’a aitti. Bir yabancıyla konuştuğunu tonlamasından anladım.

Elimle yüzümü ovuşturduktan sonra tabağı kucağıma çektim. Çok soğuktu fakat açtım. Ve Koray bana yumurta haşlamıştı. Salam, zeytin, salatalık, domates, peynir… Kısacası ne bulduysa küçücük tabağıma sığdırmış bir de vişne suyu doldurmuştu.

Gazetenin üzerine koyduğu ekmekle hepsini birkaç dakika içinde silip süpürürken karşımdaki adamla pek fazla göz göze gelmemeye çalışıyordum. Camın arkasındaydı ama işini yaparken çaktırmadan “Bu ne?” dermiş gibi bana bakıyordu.

Neyse ki adam bir süre sonra gitti ve ben yine hiç bozuntuya vermeden sın kırıntıları yedim. Camı yaptırmıştı.

“Uyandın nihayet?”

“Saat kaç?”

Bileğine baktı, altın saatini orada bulamayınca yüzünü buruşturup “Sanırım on iki falan.” Dedi. 

“Kahvaltı için teşekkür ederim. Sende yedin mi bir şeyler?” diye kibarlık tasladım. “Yedim. Sağ ol. Bu arada duş alabilirsin, su ve elektrik işini de hallettim.” Vay, canına. Demek erken kalkmış ve tüm eksiklerimizi halletmişti, ha? Koray gerçekten iyi bir ev reisi. Ciddi söylüyorum. Karısı ve kızı çok şanslı olmalıydı. Koray gerçekten mükemmel biri.

Daha sonra, duş alma düşüncesine sevinerek “Sıcak su var mı?” diye sordum. “Yandaki kadın kazanda su ısıtıyor. Şimdilik ucuz bir küvet aldım. Suyu oraya boşaltırız.” Tanrım, köyde yaşıyoruz sanki amına koyayım. Su işini hallettim derken sanırım suyu sadece bulabilmekle yetinmişti. Ah. Sıcak su yok anne! Kızın eskisi kadar şımarık değil…

Cevabı beni tatmin etmemişti, başımı sallamakla yetindim. Battaniyeleri üzerimden atarken Koray’la bir evde yaşamak bana hala garip geliyordu. Karavanda, hapishane şoku, şehirdeki olaylar, polisler, kaçmacalar derken anlamamıştım bile ama şimdi… Sanki karısı gibiyim.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now