Suç Çetesi - 14. Bölüm / "Darmadağın"

48K 1.8K 309
                                    

Şaşkınlıkla elimdeki fotoğrafa baktım. Yolda yürüyordu. Dudaklarının arasına sıkıştırdığı yarım sigarası, gri trençkotu, gri atkısı, kot pantolonu ve deri botları. Koltuk altına bir gazete sıkıştırmıştı, nereye yürüdüğünü bilmiyordum, ama büyük bir adım atarken bu fotoğraf çekilmişti. Aceleden çok, bir an önce varmak istediği yere varmak istiyormuş gibi bir hali vardı. Kışlık giyindiğine göre bu ortadan kayboldukları zamanla uyuşuyordu.

“Baban Türkiye’de.” Dedi Koray. “Gidiyoruz.”

“Bekle.” Dedim, “Görmüyor musun bu resim kışın çekilmiş! Babam şimdiye çoktan başka bir yerdedir. Biri benim aklımı çelmeye çalışıyor olabilir.” Fotoğrafın arkasına bakmaya çalıştım ama hiçbir şey göremedim. Bu daha önce de olmuştu.

Birileri beni izliyordu.

“Sana çarpan kişiyi tarif et. Kameralara bakacağız.” Aslan hızlıca kalkıp bana doğru eğildi bende gözlerimi kapatarak hatırlamaya çalıştım ama doğru düzgün bakmamıştım ki. “Uzun. Gömlekli. Spor ayakkabısı vardı. Sadece bunlar.” Başını anlamış anlamında salladı. Kafasında bir şeyler tartıyor olsa gerekti. Ben hiçbir şey bilmediğim için kimin bunu yapacağına akıl sır erdiremiyordum doğal olarak. Aslan arkasını dönüp yukarıya doğru çıkmaya başladı.

“Babanı siktir et şimdi. Birileri seni izliyor geri zekalı.” Dedi Koray. Birileri beni uzun süredir izliyordu.

“Bu daha önce de oldu.” Dedim, bununla nereye varacağımızı bilmiyordum ama o kadar heyecanlanmıştım ki ağlamak üzereydim. “Ne kadar süre önce?” diye sordu bana doğru eğilerek. “Beni banyoda bastığın hafta. Günü tam olarak hatırlamıyorum. Tüm bunlar olmadan önce.”

“Ve sen bunu şimdi mi söylüyorsun?” diye ellerini masaya vurunca irkildim, birkaç kişi gözünün ucuyla bize baktı. “Bağırma bana.” Dedim ne haddimeyse. Sonra bu düşüncem beni bile sinirlendirdi. “Bağırırım. Seni gibi geri zekalılara her zaman bağırırım!” insanların içinde beni rencide etmesinden hoşlanmıyordum. Özellikle de zekama laf etmesine. “Bana bak serseri. O evde bana istediğini yap ama insanlar içinde sakın sesini yükselteyim deme.” Dedim aniden ona doğru eğilerek. Sinirden çenem seğirmeye başlamıştı.

“Bir daha beni tehdit edersen o boğazını deşerim senin.” Dedi dişlerinin arasından. “Yeter.” Dedi Ceren, ve o sırada dükkanın üstünden bir takım sesler gelmeye başladı. Gürültüler? Bir şeylerin yere atılıp kırılması? Ceren ve Koray üst kata çıkarken Aslan’ın bağırmasını duydum. “Kal olduğun yerde.” Dedi Koray bana ve ikisi birden yukarı koşturdular. Sanırım Aslan kayıtları alabilmek için olay çıkarmıştı.

O an düşündüm. Babamın İstanbul’da olduğu kafamda nedense kesinleşmişti. Şuanda kaçabilirdim. Yemin ediyorum ki şuanda arkama bakmadan koşabilir, havaalanına kendimi atıp kendimi İstanbul’da bulabilirdim. İstanbul ve Kıbrıs arasında git gel yapan o kadar çok uçak seferi vardı ki!

Bir anda nevrim atıverdi. Koşabilirdim. Bana bu hayal gibi geldi. Gerçekleştirebileceğim türden. Hemen şuanda. Kaçabilirdim. Onlara kim olduğumuzu gösterebilirdim.

Ufaktan masadan uzaklaştım. Etrafıma bakındım, merdivenlerin olduğu yere, mekanın içi de bir sessizleşmişti sanki herkes yukarıdan gelen gürültüleri dinlemeye çalışıyordu.  Ve arkamı dönüp, hızla yürüdüm. Cam kapıyı ittirdim, son bir kez bile geriye bakmadan koşmaya başladım.

Motor sesi duyduğumda yüreğim küt küt attı. Onlar mıydı yoksa? Korkuyla geriye döndüğümde başkası olduğunu fark ettim. Rahat bir nefes almıştım ki sert, çok sert birine çarptım. Tam özür dilemek için yüzüne bakmıştım ki korktum. Sağ yanağının yarısı yanıktı, “Ö-özür…” ben daha cümlemi tamamlayamadan “Benimle geliyorsun.” Dedi. Şok olmuştum. Bu da ne demek oluyordu? Şaka mıydı? Aklıma hemen Koray geldi.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now