Suç Çetesi - 50. Bölüm / "Kumar Masası"

31.8K 1.8K 467
                                    

Hikayenin okunma oranı efsane düştü ya. 5k okuma 500 vote ve 300 yorum gelmeden yeni bölümü paylaşmayacağım artık. Sonuçta sizin iki dakika ayırıp okuduğunuz hikaye için ben iki saat uğraşıyorum.


Kanlı kazağımı lavaboda yıkarken bu sırada uyuyup uyumadığını makinedeki nefes alış veriş seslerinden zorla anlamaya çalıştığım Koray'la irtibat kurmak istiyordum.

"Sana söylüyorum Koray... Bu bizim kurtuluş biletimiz. Bunu çok iyi değerlendirmeliyiz."

Adnan'ın suratını gördükçe hala tüylerim diken diken oluyordu. Çelik grisi soğuk bakışları, eski jönler gibi kıvırdığı kırlaşmış ama yine de parlayan saçları, beyaz takımı ve ceketinin cebindeki kırmızı gül ile tam bir Adnan Saygın resmiydi o.

Peki benim öylesine öldürdüğüm herifin telefonunda ne işi vardı?

Herif acaba hayranı falan mı? Akrabası mı? Yoksa... Metresi mi? Yoksa o Bahadır sandığım gibi Ajda falan değil de, Adnan mı? Peki neden Adnan diye kaydetmedi? Eğer dediklerimin hiçbiri değilse, ne işi var amına koyayım?

Kazağımdaki lekeler iyice temizlenince hızlı bir şekilde çakımı da silip eski yerine koydum. Bunu uzun bir süredir büyük siyah kemerimin içinde saklıyordum. Evet, benimde kendimce gizli hamlelerim var. Bu iş için doğmuşum. Ben Hancızade'nin kızı, Hanzade'nin bebeği olmak için doğmuşum ve evet kurnazlığımla gurur duyuyorum.

"Bugün... Bir herifin arabasına bindim. Niyetim... Onu öldürmekti. Arabası pahalıydı, zengin olduğunu düşündüm. Onu ormana götürdüm. Her neyse. Onu yok ettiğime emin olabilirsin. Cesedini yaktım, kıyafetlerini sattım ve geri kalanları da yarın satacağım." Fısıltıyla kulağına konuşurken ne kadarını anlıyordu bilmiyordum çünkü hiç tepki vermiyordu. Normalde tepki vermeyişlerine ağlardım ama şuan çok heyecanlıydım ve elim titriyordu.

"Öylesine telefonunu kurcalıyordum tamam mı? Bak..." resmi kaldırıp suratın tutunca "Kapat telefonu." Diye tısladı, çok ani olduğu için ödüm patladı ve her ne kadar geriye sıçrasam da hızla telefonu kapattım.

"Gördün ama değil mi? Seni gidi yılan suratlı göt veren pezevenk... Yakaladık seni. Bu kez yakaladık."

Yumruk yaptığım elimi havaya geçirdim. "Akıllıca hamleler düşünürken sen ve ben hastanede dinleriniz. Belaya mı çattım yoksa kurtulduk mu bilmiyorum... Ama iyi şeyler olacak bunu hissedebiliyorum. Bu kez atışı biz yapacağız."

"Neden... Birini... Öldürdün?" diye sordu titrek bir sesle.

"Paramız bitmişti! Araba satacağım. Merak etme Adnan'ın yılan suratı gözümüzün önünde olmadığı sürece rahatız."

Elimi çat diye koluna attığımda kendi salaklığıma irkildim. Neyse ki bu yaptığımı hissetmemişti. Ben bir an yumruklarımızı birleştiririz sanmıştım.

"Yakalanacaksın." Dedi, makine sesleri onunkinden daha yüksek olduğu için zor duydum.

"Bana hiç güvenmiyorsun ama!"

Susmayı tercih etti. Çünkü zaten zor konuşabiliyordu.

"Babanın içeride olması için..." acı çeker gibi bir nefes aldı. "Konuşmak zorunda değilsin." Dedim elini tutarak, fakat baban demişti, devamını dinlemek için can atıyordum.

"Para ödeyen insanlar var." Astım krizine tutulmuş gibi derin nefesler alırken hızla borusunu düzelttim ve işini kolaylaştırdım çünkü bazen krize giriyordu, nefes alması zorlaşınca borunun yeri kayıyordu ve bu da onu solunumunu engelliyordu. Her saat başı kalkıp onu kontrol ediyordum, sağ olsun gece çalışanlarda fırsat bulduklarında ilgileniyorlardı.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now