Suç Çetesi - 13. Bölüm / "Fotoğraf"

53.9K 1.9K 359
                                    

Ay şu geçiş bölümlerini yazarken nasıl sıkılıyorum bir bilseniz. Neyse, az kaldı, iyi okumalar ve sizden motive edici yorumlar bekliyorum :* Bu arada multimedia babaya ait. Diğerlerinin kafamda resmi belirli değil ama Anıl tamam yani.

“Söyle Hancızade!” diye bağırdı elinde silahla duran, büyük, iri kıyım bir adam. “Hangisinin beynini uçurayım?”

Diz çökmüş ve elleri arkadan bağlı olan Koray’a ve Ceren’e baktım. İkisi de yere bakıyordu, çünkü ikisi de öleceklerinin farkındaydılar. Bu kadar çabuk muydu? Bu kadar hızlı mı olacaktı her şey? Belki de en doğrusu buydu. Belki de olması gereken buydu.

Koray’ı ben öldürecektim. Ama önce babamla ilgili birkaç şey öğrenmem gerekiyordu. Gerçekleri bilmeden kimse bir yere gitmiyordu ama evde dururken aniden baskına uğramış, bu siyah giyimli adamlar tarafından arabalara bindirilip, dağın tepesinde, buz gibi bir yere getirilmiştik.

Onların elleri arkadan bağlıydı ve zorla dizlerinin üzerlerine çöktürülmüş, arkalarında birer bekçiyle yeri izliyorlardı. Bense üşüdüğüm için adamlardan biri bana bir erkek ceketi getirip omuzlarıma örtmüştü. Bu titrememi kesmemişti, aslında bu Kıbrıs sıcağında nasıl donabildiğimi merak ediyordum.

“Onları şimdi vurma.” Dedim, kollarımı hem kendime sarmak, hem de güçsüz görünmek istemediğim için dik durmaya çalışıyordum. Nereden çıktıklarını bilmiyordum ama patron konumunda sayılırdım. Koray önümde diz çökmüştü, birileri benim için onu öldürmek istiyordu. Yine de ölmesini yüzde yüz istemiyordum. Daha öğrenilmesi gereken çok şey vardı.

“Babanın kesin emri.” Dedi, “Bir süredir seni izliyoruz ama bunlar iyi saklanmışlar. Şimdi onları bulunduğu delikten çıkarıp, cesetlerini de lağıma dökeceğiz.”

Babanın kesin emri.

Benim babamın.

Babam yaşıyordu.

“Babam hayatta mı?” diye bağırdım. “Babam nerede? Beni ona götürün.” Heyecanla uzun bıyıkları olan, iri adama koşarken omuzlarıma asılı olan ceket düştü.

“Henüz değil. Bizimle güvendesiniz.” Dedi, biliyordum! Babamın adamlarının olduğunu ve ölmeme izin vermeyeceklerini biliyordum. Babamın oradan bile benim yardımıma koşacağını biliyordum.

“Babam nerede?” diye sordum.

“Seni ona götüreceğiz ama önce bu pislikleri temizlemek zorundayız.”

Babamın Koray’ı öldürmek istemesi bana biraz garip görünse de sesimi çıkarmadım. Babam onu öldürmezdi, yapsa bile bunu onunla yüzleşmeden yapmazdı en azından.

“Ölmek istemiyorum Avşar!” diye bağırdı Koray kafasını kaldırıp bana bakarak. Gözlerindeki korkuyu görünce iliklerime kadar dondum. “O gün seni yatağa taşıdıktan sonra tecavüz ettim ve hepsini kameraya aldım. Eğer bana bir şey olursa hepsini babanla izlersiniz.”

Gözlerim büyürken dudaklarım aralandı ve öylece kaldım. Bir insan ne kadar şok olabilecekse, o kadar şok olmuştum.

Koray bana tecavüz mü etmişti?

Nasıl hissetmemiştim ben bunu?

Bu dediğinden çok, babanla izlersiniz demesi tüylerimi diken diken etti. Gözlerimin kararmasından dolayı başım dönmüştü. “Diğerlerini hallettik.” Dedi adam, diğerine. Hiçbir şey anlayamaz olmuştum. Yanımdaki esas adamın silahını aldığım gibi Koray’ın alnına nişan alarak onu vurdum.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now