Suç Çetesi - 9. Bölüm / "Zevkler ve Korkular"

78.9K 2K 624
                                    

Hikayenin biraz daha sıra dışı bir yön seyretmesine karar verdim. Daha beklenmedik olmalı. Bu bölüm hakkında özel görüş istiyorum sizlerden. İyi okumalar. Ayrıca daha önceki bölümlerde ülkeden bahsettim mi bilmiyorum, kafamda hep soru işaretiydi bu ama bu bölümden sonra kesinleşti. Bu arada bazılarında bölüm silik görünüyor arkadaşlar neden bilmiyorum uğraştım ama bakalım

O kadar huzurluydum ki hiçbir acıyı hissetmiyordum. Kabus görmüyordum. Sanki bembeyaz huzurlu bir yerdeydim. Sanki evimde, ailemle beraberdim. Hasret kalmıştım. Dünyadaki en büyük çaresizlik de görmek istediğin birini görememekti sanırım. Resmen babamı istiyordum. O benim babamdı! Onu istemekten daha doğal ne olabilirdi ki? Bu benim hakkımdı. Ve son yedi aydır bu haklarım çiğneniyordu. İllegal işlere bulaşmanın bir sıkıntısı daha. Hiçbir yere gidemiyordum. Karakola gitsem büyük ihtimalle babam bulunsa bile ömrünün sonunu hapiste geçirirdi.

Sarsıldığımı hissettim ama bu arabada uyumakla aynı hazzı vermişti. “Hemen uyan. Koray fikrinden vazgeçecek.” Tanrım… Koray’ da kimdi? Şuan hava bile çok güzeldi. Esiyordu, saçlarım dalgalanıyordu ve puro kokusu alabiliyordum. Barut değil. Purodaki kaliteli tütün kokusu. Ailemle beraber terastaydım. Hım… Babam mangal yapmışa benziyordu. 

“Çatal bıçakları da masaya götürdün mü Avşar?” diye sordu annem. 

“Götürdüm anne!” diye seslendim ona. Mutfak aşağıda olduğu için o alt kattaydı. Halam mesajlaşıyordu. Bu her zaman benim sinirime dokunurdu fakat nedense şuanda onu özlediğimi hissediyordum. Bir şey demedim ve terasın demirlerinden sarkarak aşağıda mangalla uğraşan babama baktım. Yandaki bardağı alıp rakısını dikti ve yerine koyup tekrar mangalı yellemeye başladı.

“Her şey yolunda mı baba?” diye seslendim. Başını havaya kaldırdı. Tanrım. Babam bana bakıyordu. Onu o kadar özlemiştim ki. “Birazdan parmaklarınızı yiyeceksiniz. Yürü be Anıl. Bugünde çok becerikliyim.” Babamın gülüşü bana inanılmaz bir keyif, huzur verdi. O hızla araba sürerken, yanına oturup rüzgârda ellerimi gezdirmek istiyordum. Bazen öne annem oturur, ben arkada uyurdum. Sadece bu ufacık an için bile öleceğimi hissedebiliyordum. 

Kendimi bir anda masada buldum. Her şey hazır olmuştu. Babam servisleri yapıyor, annem içecekleri dolduruyor ve halam da salataya tuz döküyordu. “O kadar tuz yeter kör edeceksin hepimizi.” Dedi babam halama. “Şimdi karıştırırım.” Dedi ve benim çatalımı alarak karıştırmaya başladı. Ailemle, evimde, yemek yemek. Huzurdan başım dönüyordu.

“Ee, erkek arkadaşı işlerin nasıl gidiyor Avşar? Okulda bir çocuk olduğunu söylemiştin.” Dedi annem gülümseyerek. “Benim kızımın sevgilisi yok.” dedi babam sertçe. “Ufak bir hoşlantı.” Dedim çatalımı ete batırarak.

“Erkekler tek bir amacı olan şerefsizlerdir. Sakın onlara güvenmek gibi bir hataya düşme. Okuluna bak.”

“Evet. Sakın benim yaptığımı yapma.”dedi Annem sırıtarak, kahkaha attım.

“Hayır. Lisedeki piçlerden bahsediyorum. Tanrım. Hepsi şerefsiz olmuş, esrar içiyorlar resmen, Avşar bu pisliklerden uzak durmasını bilir. Gerekirse onları döv.”

“Elbette baba.” Dedim göz kırparak. 

“Sen onların yaşındayken evliydin.” Diye bir hatırlatma yaptı annem rakısını içerken. Halam da bir şarap merakı başladığı için o kırmızı şarap içiyordu, annem ve babam her yemekte olduğu gibi buzlu rakı içiyor ve bense annemin benim için sıktığı portakal suyunu içiyordum. Yaz ayında olduğumuz için kıştaki lezzet vermiyordu ama en azından ben seviyordum.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now