Suç Çetesi - 2. Bölüm / "Kerpeten"

92.1K 3.4K 732
                                    

 

Bedenimdeki uyuşukluk, ense kökümdeki ağrı ve dilimdeki çöl kadar kuru tat beni uyandırmıştı. Felaket derecede su içme ihtiyacım vardı. Ve en önemlisi nerede olduğumu bilmeye.

 

“Su.” Diye mırıldandım kapalı gözlerimle.

 

Bir dakika kadar sonra bütün bedenim, istemediğim kadar su oldu. Aniden kıyafetlerime yapışan sıvı beni kendime getirmişti ve gözlerim o an kocaman açıldı. Nefesim kesilmişti. Buz gibi su adeta hücrelerimi aşarak çekirdeklerine ulaşıyordu.

 

Yüzümün kenarındaki suları yalayacak kadar çaresiz durumdaydım. Sirk hayvanı gibi, dilimi dudağımın kenarlarında gezdirdim. Burası soğuktu ve kirli bir havası vardı. Küçük, penceresi olmayan ve tek kelimeyle tasvir edecek olursak kahverengi bir odada, tahta bir sandalyeye bağlıydım.

 

Sigara kokusu vardı. Hatta buraya uzun süre kimse gelmemiş gibi bir de eski ansiklopedileri andıran bir koku.

 

“Sonunda uyandın.” Dedi bir yerlerden tanıdığım ses. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Yine aynı herif.

 

“Sen benden ne istiyorsun?” diye bağırdım ve sonra öksürük krizine girdim. Su konusunda ciddiydim. Boğazım kupkuruydu ve bir an her şeyi bırakıp sadece su için yalvarmak istiyordum. Bu karşımda kendini beğenmiş, aniden banyomda beni basıp kelepçeleyen, şimdi ise gerçekten haince bir planla beni kaçıran adam yalvaracağım belki de en son kişiydi.

 

“Babanın yerini söyle.” Dedi açıkça. “Su verirsen söyleyeceğim.” Dedim yutkunmaya çalışarak. Ama boğazımda keskin bıçaklar vardı sanki. Yutkunmaya çalıştıkça batıyordu her yerime. Tükürük bezlerimdeki sulardan bile yararlanamıyordum.

 

Homurdanarak karşımda ters bir şekilde oturduğu koltuktan kalktı. Çok rahat bir doksan vardı. Omuzları o kadar genişti ki bana kırk yıllık bir çınar ağacını anımsatıyordu. Buna rağmen beli inceydi. Üçgen bir vücudu vardı. Simsiyah giyinmişti. Ruh halinin de ondan farklı olmadığı kesindi.

 

İki dakika sonra elinde kocaman bir bardakla, sanki Oscar ödülünü taşıyormuş gibi kasıla kasıla geldi. Ellerim arkadan sıkıca bağlıydı. Belki de buradan kurtulduğumda ellerimi kaybetmek zorunda kalabilirdim.

 

Dudaklarım elimde olmadan sinirli bir şekilde büzüldü. Suyu bana o içirmek ya da ellerimi çözmek zorundaydı. Bunu fark etmişti ki ikimizde sinirli bir şekilde soluduk. Daha sonra bardağı dudaklarıma dayadı ve nefes almama izin vermeden neredeyse yarım litre suyu bana saniyeler içerisinde içirdi.

 

İlk başlardaki ferahlama hissi, onun elinden su içtiğim gerçeğini bana unutturmuştu. O kadar güzel bir şeydi ki bu, arada kendimi susuzlukla cezalandırıp sonra koca bir bardak su içerek ödüllendirmeyi bile düşünmüştüm. Her şeyden bile önemli gelmişti o anda gözüme.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now