Suç Çetesi - 49. Bölüm / "Katil"

33.9K 1.7K 359
                                    

Multimedia'ya bakıp ağlama keyfi :')

"Hastamızın çekilen beyin tomografisinde, omurilik zedelenmesi ve bazı damların tıkanması sonucu, iskemik atak gözlemledik. Neyse ki ameliyat başarılı geçti ve kendisi çok güçlü. Bir hafta daha gözetim altında kalması gerekebilir." Zaten günlerdir yatıyor, bir hafta daha mı yani?

Ne diyor bu herif?

Koray'ın makinelere bağlı elini sıkıca tuttum. "İskemik atak nedir?"

Adam nasıl açıklayacağını düşünür gibi kısa bir süre gözlerini benden ayırdı ve "Geçici felçlik diyebiliriz." Diye yanıtladı.

"Felçlik mi?" diye bağırdım elimde olmadan. Fakat bağırmamam gerekiyordu. O çok hastaydı. Hiçbir şekilde sarsılmaması ve güçlü bir hareketliliğe maruz kalmaması gerekiyordu.

Tam bir haftadır yatıyordu. Ne gözünü açtı, ne de parmağını oynattı. Ne yemek yedi ne de başka bir şey. Sadece üç günde bir hasta bakıcılar gelip onu kocaman bir süngerle silip gidiyorlardı. Onlara bunu kendim yapabileceğimi söyledim ama dokunmama bile izin vermediler. Bir doktor ve üç hemşire gözetimi altında yapılıyordu ve ben o sırada odada bile bulunmuyordum.

Durumunun çok ama çok kötü olduğunun farkındaydım. Fakat elimden bir şey gelmiyordu. Yaşaması için saatlerce dua etmiştim, ve şimdi, yaşıyordu işte. Buna nasıl yaşamak denir bilmiyorum. Gözümün önünde eriyip gitmesi yaşamak mı? O sadece biyolojik olarak hayatta.

Ağırca başını sallayan doktora korku dolu gözlerle baktım. "Bu ne kadar sürecek?"

"Bu hastanın durumuna ve hastalığın seviyesine bağlı. En az üç hafta, en fazla yedi yıl sürer. Kalıcı bir hasar bırakmamasını umuyoruz. Şimdilik her şey net değil. Bir süre daha beklemek zorundasınız."

Başımdan aşağı kaynar sular boşaldı birden.

En az iki ay mı? Tamam, neyse, iki ay dediğin nedir ki, dayanırız.

Peki yedi yıl? Gerçekten mi? Koray Keskinkılıç, yedi yıl felçli kalmak yerine diri diri gömülmeyi tercih eder.

Ve ben yedi yıl boyunca onun bu halde olmasına katlanamam.

Zoraki bir nefes aldım. "Yedi yıl..."

Yaşlı doktor elini omzuma koydu. "Ümitsizliğe kapılmamanızı tavsiye ederim. Hastanın bilinci açık olduğu zamanlar sizi duyacaktır. Onunla sık sık güzel şeylerden söz etmelisiniz."

İşin kötü tarafı ise, Koray'la iyi anımızın yok denecek kadar az olmasıydı.

Yanımdan ayrılırken ciddi anlamda ümitsizliğe kapılmamaya çalışıyordum. Doktor her ne kadar benim anlayacağım dilden konuşsa da anlamak istemiyordum. Felçli olamazdı. Aylarca bu yatakta kalmasına müsaade edemezdim.

Yüzümü eline yaslayıp ağlamaya başladım. Tanrım, kimsemiz yok.

Bütün parayı ameliyat masraflarına yatırdım. Burada kaldığı her gece için iki yüz türk lirası vermek zorundaymışız. Bizi özel hastaneye getirenin de amına koyayım. Bir haftadır burada. Hastaneye toplamda otuz bin lira borcumuz var. Ve benim üç kuruş param kalmadı.

Bu yabancı şehirde nasıl kazanacağımı da bilmiyorum.

Henüz kim olduğumuzu bilmiyorlar ama öğrenmeleri an meselesi.

Halama nasıl ulaşırım, karısını nasıl ararım bilmiyorum. Şuanda tam olarak hangi şehirde olduğumuzu da bilmiyorum. Sürekli sinir krizi geçirdiğim için bana sakinleştirici veriyorlar. Üç gün boyunca aralıksız uyuduğum zamanlar oldu. Ve o süre boyunca Koray ameliyattaydı. Vücudunun her yerinde dövme olduğu için zorlanmışlar, fakat halledilmiş. Dikişleri atılmış, içi temizlenmiş, vesaire...

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now