Suç Çetesi - 21. Bölüm / "Anahtar"

50.2K 1.6K 187
                                    

Gecenin bir yarısı gürültüye uyandım. Ağzımın içi o kadar kuruydu ki neredeyse içebilmek için bulduğum ilk su birikintisine eğilecektim.  Fakat yanımda açılmamış bir şarap şişesi vardı. Ancak bu kadar şanslı olabilirdim zaten. Neşeyle, şişeyi patlatmamaya özen gösterip açtım kafama dikip yarısını bitirdim. Şarap aklımı bulandırsa da beni tam anlamıyla sarhoş edemiyordu ve şarabın doyurucu bir tadı olduğundan iki kat şanslıydım.

Nihayet kendime geldiğime gözlerimi gürültüye çevirdim fakat bir eksiklik hissediyordum. Göğsümde.

Aman Tanrım.

Silahım ve paralarım yoktu!

Korkuyla havaya sıçrarken yanımda yatan adam tüymüştü bile. Çaresizlikten gözlerim dolarken bir çığlık sesiyle bakışlarım istemsizce o tarafa yöneldi. İki tane it kopuk birbiriyle kavga ediyor ve diğer ayak takımı da onları izleyip alkış tutuyordu. Derken gözüm köşeye sinmiş iki yabancıya ilişti.

Biri içkisini dikerken elindeki paraları sayıyor, diğeri de silahı tartıyordu. Onların kime olduğunu ait anlamam çok uzun sürmedi ve direk üzerlerine atılıp onları ölesiye dövmek geçti içimden. Fakat iki adamı alt edemezdim.

Yerde bulduğum çivili sopayı arkama saklayıp onların yanına ilerledim. Hiç benden taraf olmadılar bile. Tam karşılarında salak gibi duruyordum fakat beni umursamıyorlardı.

Sopayı silahlının kafasına indirince çivi kafasına girmiş olacaktı ki küçük bir delikten kan fışkırdı. Elimde sert bir şeylerin ezildiğini hissetmiştim. Daha ne olduğunu anlayamadan silahı düşürdü ve diğeri korkuyla bana baktı. “Ver lan paramı orospu çocuğu.”

Yunanca bir şeyler mırıldanınca sopayı yanağına geçirdim.

O kadar sarhoştular ki hala neler döndüğünü anlayamadılar. Diğer insanların da kavgaya odaklanmasından faydalanarak yere düşmüş paralarımı ve silahımı alıp yeniden eski yerlerine soktum ve son bir kez daha etrafı kolaçan ederek oradan uzaklaştım. İçimden üzerlerine tükürmek geçtiyse de vazgeçtim fakat ayıldıklarında veya onları biri gördüğünde koşarak polise gidip benden bahsedeceklerdi.

Tamam, Avşar kimliğimden sıyrılmıştım, artık kumral, sıradan kız yoktu ama şuan ki simamda çok belirgindi. Kıbrıs kızlarının yarısı beyaz tenli, kumral, ince ve uzundu. Oysa ben şuan beyaz tenime tezat oluşturan simsiyah ve jilet gibi kesimi olan kaküllü saçlara sahiptim. Kolayca ayırt edilebilirdim. O yüzden bu iki adamı yok etmek zorundaydım.

Öldürmek içimden geçmiyordu. Yapamazdım zaten. Ama beni tarif edememelerini sağlayabilirdim. Çivili kısmı havaya kaldırıp paraları sayanın eline geçirdiğimde çığlık attı. Açığa çıkan diline de bir kez vurdum ki konuşamasın. Öldürmeye cesaretim yoktu fakat onları da kolayca gözden çıkarabilirdim.

Görmedim, duymadım, bilmiyorumu oynamaları için dillerine çiviyi geçirip beni çizemesinler veya yazamasınlar diye ellerini de yaklaşık beş dakika içinde kullanılmaz hale getirdim. Artık bağıramıyorlardı bile ve kafaları cidden o kadar uçmuştu ki pek bir şey hissetmediler bile. Ayrıca kimse bize bakmıyordu. Biz yaygaradan uzak, karanlık bir köşede duruyorduk.

Oradan koşarak uzaklaşırken sopayı dereye attım. Üzerime kanlar fışkırmıştı. Gömlekte pek belli olmasa bile beyaz baba atletinde resmen sırıtıyorlardı. Gömleği üzerimden attım ve atleti de çıkartarak yüzümü, kollarımı ve ellerimi sildikten sonra top haline getirerek onu da dereye fırlattım ve gömleği yeniden giyip hızlı hareketlerle düğmelerini ilikledikten sonra da kotun içine soktum.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now