Suç Çetesi - 19. Bölüm / "Özgür"

52.3K 1.8K 317
                                    

Sizden bu bölüm kaliteli yorumlar bekliyorum, iyi okumalar :*

“O sana hiçbir şey yapmadı.” Dedim güçlü çıkması için çabaladığım sesimle. Ozan tam da benim iki hafta boyunca işkence gördüğüm yerde tahta sandalyeye bağlanmıştı ve Koray onu sorgusuz sualsiz dövüyordu. Ozan’ın burnu kanıyordu ve acı çektiğine emindim.

“Umurumda değil.” Dedi Koray bana hiç bakış bile atmadan. Grubun diğer elemanları da odanın köşesinde, kollarını birleştirmiş bir şekilde duruyorlardı. Aslan ve Çağdaş yine Koray’a atılmayayım diye beni kollarımdan kopartmak istercesine tutuyorlardı.

“Hani babasını çağıracaktınız? Ona neden vuruyorsun?”

Ozan’ın da hiç sesini çıkarmıyor olması beni deli ediyordu. Neden bağırmıyordu ki? Neden onlara istediğini vermiyordu? Daha fazla canının yanmasını istemiyordum. Tek istediğim ona sarılıp özlem gidermekti. Ama o gözlerini kapatmış, gelecek her darbeye izin veriyordu. 

Koray ona öyle sert bir yumruk attı ki sandalye geriye düştü, tam zamanında Yiğit yakalamasaydı canı çok yanacaktı.

“Ona vurma artık!” diye çığlık attım. Ses tellerimin yırtılacak olması sorun değildi. Ağlamaktan gözlerim yanıyordu, ama yine de ona atılan her darbe bana atılmış gibi hissediyordum. 

“Götürün ulan şunu gözümün önünden.” Diye kükredi. Eğer gidersem ona ne yaptıklarını göremezdim. Ya daha ağırlarını yaparsa? Ya bana yaptıklarını yaparsa? Ya onu öldürürse? Vicdan azabından bende çok yaşayamazdım.

“Gitmeyeceğim.” Diye direttim, ama ikisi de benim on katımdı, havaya kaldırılınca boşluğa tekmeler savurmaya başladım. İşlerini biraz zorlaştırıyordum ama yine de beni eşya gibi taşıyabiliyorlardı. “Gitmeyeceğim!” diye bir daha bağırıp kendimi yere atmaya çalıştım, dizlerimi kırdım, bedenimi sarstım, onları zorlamak adına her şeyi yaptım. Bu kadar güçsüz olmaktan nefret ediyordum.

“Sen benim işlerimi zorlaştırmaya mı çalışıyorsun?” diye sordu Koray. Sesinin sakin olmasından korkup ona baktım. Gözlerime bakabilmek için bakışlarını yere sabitlemişti. Ne cevap vereceğimi bilemedim. 

Aniden karnıma bir tekme basınca gözlerim karardı. Karnıma. Tam karnıma tekme atmıştı. Orospu çocuğunun ayakları bebek mezarından farksızdı. Tüm vücudum vuruşuyla titrerken ağzımın içine kan dolmuştu. İç kanama geçiriyor dahi olabilirdim. Sesimi çıkaramasam da ağzıma dolan kan yüzüme akmaya başlamıştı. Gözlerime çoktan dolmuş olan yaşlar hızla akıp kana karışırken hala başım dönüyordu.

“Götürün şimdi.”

Artık tekmeler savuramıyor, sadece sürükleniyordum. Ayağa kalkamadığım için dizlerim yere sürtüyordu ve kollarım yerinden çıkmak üzereydi. Aslan ve Çağdaş beni yatağıma yatırdıktan sonra kapımı üzerime kilitleyip çıktılar.

Bu şekilde uyuyamazdım. Zaten kafam hala güzeldi. Üstelik bir sebeplerden dolayı canım yanıyordu. Gurur diye bir şey kalmamıştı bende. Koray hepsini yok etmeyi başarmıştı. Bu şekilde nasıl yaşayacağıma dair bir fikrim yoktu. Babamı istiyordum.

Masumiyetimin yok olduğunu hissediyordum. Şuan bile her şey bitse, ailem dönse, her şey eski düzenine otursa bile asla eski ben olamayacaktım. Bunu biliyordum ve midemi bulandırıyordu. Her gün korku içine yatıp korku içinde kalkmaktan bedenim bitap düşmüştü. Panik atak krizleri geçiriyordum, kabuslar görüyordum, titriyordum, sigarasız, alkolsüz duramıyordum, günümü insan gibi geçirebilmek için haplara ihtiyacım vardı.

Suç ÇetesiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant