Suç Çetesi - 29. Bölüm / "Pişmanlık"

47K 1.6K 216
                                    

Umarım her bölüm özenle seçtiğim şarkıları dinliyorsunuzdur :)

Gerçeklerin farkına varmak yüzüme kezzap atılıyormuş hissi uyandırdı. Yanıyordum, alevlerin arasında kalmış gibiydim. Kendi alevlerimin arasında. Bu ateşe kendimi ben atmıştım! Lanet olası dünyada bundan daha kötü ne olabilirdi ki? Sorunların baş kaynağı bendim. Her gece kendi hatam yüzünden ağlamıştım.

Ufacık bir hata.

Sadece eğlenmek istemiştim.

Ve çilesini sekiz aydır çekiyordum.

Sadece lanet olası ufak bir hata! Herkesin yapabileceği türden bir hata! Benim tüm hayatımı, geçmişimi ve geleceğimi benden çalmıştı. Gençliğimi sömürmüştü, hayallerimi, bedenimi, kalbimi, saçlarımı…

“Yılanın başı senden güçlüyse yapacak hiçbir şeyin yoktur. Onunla dost olmayı deneyebilirsin ama onu asla kandıramazsın. Anıl Hancızade başarmak üzereydi. Ama tek başına asla yeterince iyi değilsindir ve o yenildi. Ortadan kaldırılması gerekiyordu, ilk yaptığımız katil kiralamak oldu, katile hayatı boyunca kazanamayacağı bir meblağ sunduk, ona bir silah verdik, ona adresine kadar verdik. Tek yapması gereken tetiği çekmekti.”

Babamı kendi silahıyla vurmayı planlıyorlardı.

Belki de Levent Keskinkılıç’ın babam yüzünden öldüğü sanılıp benim tüm bu acıları çekmem her halükarda babamı kaybetmekten iyiydi. Babamın bir kez canı yanmasın diye bin kez ölebilirdim. Çünkü o bunu yapmıştı. Sadece bana söyleyebilirdi! O koşullar altında ne yapardım bilmiyorum ama bana söyleyebilirdi!

Beni odalara kilitlemek yerine anlatabilirdi.

Ama o utanmıştı.

Benim kalbimi kırmak istememişti. Halledebileceğini sanmıştı ama ben yokken üstesinden gelememişti.

Ailemin katili bendim. 

Hiçbir durum bundan daha aşağılıkça olamazdı.

Hiçbir şey bana bu kadar kötü hissettiremezdi. Tecavüze uğramak bile.

“Şimdi, yine biraz eğlenme zamanı.” Dedi ve pahalı saatini havaya kaldırarak manikürlü elini şıklattı. Saniyesine eline bir kamera verilirken makineyi çalıştırıp bana tuttu ve gülümsedi.

“Adnan eskileri istemiyor, itibarını kurtarmak için sizi harcamak zorunda. Eğlendirin bizi.”

 Neler olduğunu kavrayamıyordum.

Tek bildiğim şuan ki atmosferin beni oldukça korkuttuğuydu. Koray’ın homurdanması da iyiye işaret değildi, ben konuşamaz ve hareket edemezken başıma bir şey gelsin istemiyordum. Benden intikam almak isteyen insanlarla dolu bir odada çıplak kalmak istemiyordum. Ben giyinmek istiyordum, lanet olsun, uçurumun kenarındayım, tanrım, bana yardım et.

Birileri bana yardım etsin.

Sesimi duyuramıyor, hareket edemiyordum ama tüm kalbimle dilediğim şey buydu. Bu herifleri öldürmek bile istemiyordum, tek istediğim buradan çıkabilmek ve bir daha kimseyi görmemekti. İntiharı düşünüyordum, tek bir kurşun ve tüm acılar son bulacak. Tanrım, ya kurtar beni ya da al canımı.

Gözlerimi kapattığımda suyun altında nefessizdim. Nefes alamıyordum, sıkışmıştım ve kurtulamıyordum. Kimse bana yardım etmiyordu. Boğuluyordum! Kimse beni göremiyor muydu? Boğuluyorum, içime sular birikiyor, ölmek üzereyim ve her çırpınışımda giderek daha fazla batıyorum. Bedenim su alıp batmaya başlıyor, artık her şey bitti, kimse beni kurtarmaya gelmiyordu. Tanrı bile.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now