Suç Çetesi - 1. Bölüm / "Kelepçe"

291K 5.4K 2.3K
                                    

Aşırı heyecanlıyım, çünkü üzerine en çok emek harcadığım hikayemi sizlerle paylaşıyorum. Daha önce ilk 6 bölümü paylaşmıştım ama sonra fark ettim ki ben daha bir tanesiyle başa çıkamıyorum? Bu hikaye diğer yazdıklarım veya diğer okuduklarınız gibi romantik bir şey değil. Ama yine de çok fazla uğraştım, bir sürü film izlemem gerekti. Binlerce insanın hayatını araştırdım falan filan neredeyse altı yedi aydır bu kurgu üzerinde duruyorum aslına bakılırsa. İlk sekiz bölüm hazır, diğer hikayem biteceği için şimdiden yayınlamaya başlıyorum. İyi okumalar ve lütfen ilk bölüm için yorum yapın. Eleştirilerinizi ve düşüncelerinizi bilmem gerekiyor. Her bölümün multimediası hazır ayrıca. Baya uğraştım lan. Okudukça belki üzerine emek harcandığını anlarsınız, yemedim içmedim karakter aradım, film izledim, haberleri okudum, şehirleri araştırdım, barları, içkileri, çeşit çeşit sigaraları, hiç bilmediğim ortamları, ülkedeki suç oranını... Neyse uzatmıyorum, iyi okumalar. (Yalnız uğraştım baya)

İzlendiğim hissine kapılmış ve bundan oldukça rahatsız olmuştum. Kıçımı dahi kapatan büyük asker ceketimin içinden bir paket Marlboro çıkarıp ateşledim. Mentolünü patlatma gereksinimi duymadan ellerim cebimde, bir kıza hiç yakışmayacak derecede yürümeye başladım. Ben yürüdükçe arkamdaki kendini kurnaz sanan aptal minibüste ilerliyordu. Beni izlediğine öyle emin olmuştum ki ara sokağa girip risk almama bile gerek kalmamıştı. Barlar Sokağının arkasında yalnızdık. Ve arkamdaki araç eninde sonunda izlendiğimi anlayacağımı biliyor olmalıydı. Bu da kendini bir bok sanan salağın ders almaya ihtiyaç duyduğunu gösteriyordu.

 

Büyük ihtimalle kalabalıktılar ve pahalı minibüsten anladığım kadarıyla zengin serserilerdi. On liralık kot giyip bir paket sigara için adam bıçaklamayan, aksine daha büyük işlerin peşinde koşturan gangsterler.

 

Daha sonra anayola çıktım ve minibüs kayboldu. Koskoca lanet bir minibüs durduk yerde kaybolmazdı. Sanırım ya beni izlemiyorlardı, ya da bundan vazgeçmişlerdi. Kıçım tehlikeye girmediği sürece bu pek de umurumda değildi.

 

Evimin olduğu sahil yoluna girdim. Burası yaz kış saçma bir curcuna içindeydi. Küçük çocukların yüzmeye ve kızların neden bu kadar voleybol oynamaya meraklı olduğunu anlamıyordum. Yaşıtım gençler sürekli aptal gereksiz işlerle uğraşıyorlardı.

 

“Hey Avşar!” diye biri adımı bağırdı. Topu kolunun altına almış ve tüm kızları yanına dikmiş yakışıklı çocuğa baktım. Kızlar onun benimle muhatap olmasına gıcık oluyordu. Yan komşumuz olduğu gibi onlarla hiç takılmama rağmen sürekli benimle olmak istiyordu. Umurumda olmasa da gururum okşanmıştı.

 

“Gelsene maç yapalım.” Gram voleybol bilgim yoktu. Fakat geçen yaza kadar hep oynardık. Babam benim hayatımı mahvetmeden önce tabi. Yaşadıklarımdan sonra bunlar bana gereksiz ve basit şeylermiş gibi geliyordu. “Biraz işim var, sonra!” diye seslendim ve beni etkilemek için yavru köpek bakışı attı. Geçen yaz bu bakıştan oldukça etkilensem de şuan pek de etkilenmiyordum.

 

“Seninde hiç işin bitmiyor bakıyorum.” Dedi en başından beri Kerem’de gözü olan oynak Sude. “Dibin gelmiş.” Diye bağırıp içimden sırıttım ve uzun bir süredir yalnızları oynadığım evime girdim.

 

Sabah çıkarken lanet kapıyı iki kez kilitlemiştim ama bu sefer anahtarı bir kez döndürdüğümde açıldı. Ne yani babam eve mi gelmişti? Sonra bu saçma düşünceden vazgeçtim. Babam eve gelmiş olamazdı, gelse bile neden kilitlesindi ki? Belki de gelmişti ve gizleniyordu. Babam altı aydır kaçak hayatı yaşadığından ne yaptığını anlamak pek mümkün olmuyordu.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now