Suç Çetesi - 28. Bölüm / "Tuzak"

44.4K 1.7K 235
                                    

Aramıza yeni katılmış okurlar görüyorum? Canlarm benim salak salak yorum yapmayın döverim sizi :) ♥

Ölümünün üzerinden iki gün geçmişti, iki gün boyunca tek yapabildiğim, ne yapacağımı bilemez halde yatakta uzanmak olmuştu. Bugün ise artık dışarı çıkmam gerekiyordu çünkü Adnan’ı alacaktık. Demek paraları yemeye Rusya’ya kaçıyorsun adi herif? Sırf intikam düşüncesiyle ayakta durmayı başarabilmiştim bunca zaman. Çünkü gerçekten bu şartlar altında yaşamak cidden hiç de kolay değildi.

Bütün hislerim kafamın içinde darmadağın olmuştu. Baş ağrılarından ölmüştüm, titremeyle uyanıp bir paket sigara bitirmeden uyuyamaz olmuştum. Hatta uyuduğumu hatırlamıyordum bile, birkaç saat belki. Dediğim gibi, intikam için yaşıyordum, yoksa mümkün değildi.

Her şeyden önce Koray’ın karşısına çıkmaya utanıyordum. Gurur diye bir şey kalmamıştı bende. Tüm kelimelerimi tüketmişti. Ona daha ne diyebilirim, yapabilirim bilmiyordum, başa çıkılamaz bir engeldi. Ona karşı ne hissetmem gerektiğini de bilmiyordum. Ondan ölesiye nefret etmek istiyordum ama onu tanıdıkça eski nefretim git gide kırılıyordu.

Bende ne bir kelime ne de güzel bir his bırakmıştı.

Hayatımın bu noktalara kadar geleceğini hiç tahmin etmemiştim. Nasıl düşünebilirdim ki zaten? Düne kadar gayet normal bir hayatım vardı. Şuansa sadece biyolojik olarak hayattaydım.

Kapım sertçe çalındıktan sonra açıldı. “Hazır mısın? Çıkıyoruz.” Diye bana haber verdi Koray. “Geliyorum.” Dedim yüzüne bakmaya çalışarak ama karanlıkta seçemedim.

Siyah taytımın üzerine siyah bir atlet ve siyah bir de kapüşonlu bir ceket giymiştim. Havalar soğumuştu, ama en fazla bu kadar soğuk oluyordu Kıbrıs. Hava hiç eksilere düşmemişti, hatırladığım kadarıyla en fazla sekize kadar düşebiliyordu, o da mart aylarında tabii.

Odadan çıktığımda evde sadece Yiğit kalmıştı, benim ardımdan kapıyı kilitledi ve minibüse atladık. “Herkes cebine yedek mermisini koysun.” Diye uyardı Koray bizleri, ağır bir silah kullanmayacaktım, sadece elime hafif, pahalı ve normal bir tabancaya göre birkaç daha hızlı olan bir silah vermişlerdi. Magnum 44. Bununla en fazla kendimi koruyabilir ve ani engelleri kaldırabilirdim, onlarda ise hiç görmediğim bazı ağır silahlar vardı. Bu kez indirmeye gidiyorduk.

“Kimseye acımayın ve kimseye de denk gelmeyin. Karşınıza çıkanı babanızın oğlu olsa bile vuracaksınız.” Bunları özellikle bana tekrar ettiğini biliyordum, ona gözlerimi devirerek baktım sadece.

“Umarım karşıma çıkmazsın.” Diye mırıldandım yorgun bir sesle. Yorgun değildim aslında. Üstesinden gelebilirdim.

“Adnan’ı ilk bulan bindirsin minibüse. O evde bu gece katliam çıkacak.” Rahatlamak için ağzıma bir hap attım ve tükürüğüme yuttum. Bu beni biraz gevşetecekti. Sonuçta ilk kez böyle bir şey yapacaktım. Bir şey hissedemeyecek kadar körleşmişti duyularım fakat yine de ellerim titriyordu.

Adnan’ın lüks malikanesine doğru yol alıyorduk. Heyecanlıydım, bunu ilk kez yapacağımdan değil, babama bir adım daha yaklaşacağımdan.

Uygar minibüsü hızla evinin önüne park edince kapıdaki korumalar elbette ki işkillendi ve silahlarına davrandılar fakat onlar daha ateş açamadan Koray’lar hepsini indirmişti. İki kapı görevlisi yere düşünce kapıları tamamen açarak atladık. Benim iki silahım vardı, daha düne kadar bir tanesini kullanmazken şimdi iki taneyle zor yetiniyordum.

Suç ÇetesiWhere stories live. Discover now