10-Avına Yaklaşan Aslan

3.5K 329 138
                                    

"Her suçlu olay mahalline geri dönermiş ha Resul? Hayırdır, ne iş? " Ellerini göğsünde birleştirmiş, sorgulayıcı bakışlarını şüphelinin üstüne diken dedektif edasıyla Resul'ün karşısına dikilmişti Çağrı. Yeşil gözlerde gördüğü panik ,kurnaz çocuğu keyiflendirse de ciddiyetini bozmadan kararlı gözlerle süzüyordu avını.Reha'yı o kadar iyi tanıyordu ki, az önce odada sorulan soruyu geçiştirdiğini titreşen zeytin gözlerinden anlamıştı. Kahve almaya gidiyorum bahanesiyle odadan çıkmış, kıvırcık arkadaşını hastaneye getiren kişinin ismini danışmadan öğrenmişti bile. Geri dönüp kantine inen merdivenlere yürüyecekken, otomatik kapıdan giren Resul takılmıştı radarına. Avına yaklaşan aslan edasıyla ne yapmaya çalıştığını izlemiş, hastane masraflarını ödediğini anlayınca da karşısına dikilmişti. Bir yapbozun parçaları gibi oturmuştu kafasında senaryo. Ancak sahnenin çökeceğini bilen biri Reha'yı dakikalar içinde çekip alırdı o hengamenin arasından. " Şimdi yakaladım seni "dedi Çağrı içinden.
Resul aniden karşısında bitiveren çocuğa kaşlarını çatarak,sinirle bakıyordu." Sen kimsin ulan bana hesap soruyorsun? Siktir git, çekil önümden! "
Resul zaten kendi içinde burda ne işi olduğunu sorgularken bir de bu ibneye hesap vermeyecekti tabi ki. Hissettiği rahatsızlığı belli etmemek için ellerini cebine sokup, göğsünü dikleştirdi. Karşısında duran Çağrı'yı ittirerek dışarı çıkarken bu akşam bilmem kaçıncı kez yaptığı gibi hayata söverek bindi arabasına. Arkasından bakan delici gözleri fark etse de aldırmayıp hesap sormak için yanıp tutuştuğu beceriksiz arkadaşının yanına sürdü son hızla.

Resul'un kaçar gibi gidişini izleyen Çağrı ise çevik adımlarla danışmaya gidip, ödenen faturanın kopyasını tatlı diliyle almayı başarmıştı tabiki. En nihayetinde Çağrı cazibesi diye bir şey vardı. Şimdi işe yaramacaksa ne zaman yarayacaktı.
Elinde kahvelerle odaya dönen Çağrı, kararlaştırdıkları gibi kendisiyle beraber gece Aylin'le beraber yaralı arkadaşının yanında refakatçi kalacaklardı.
Suna ve Can işleri olduğu için çıkmış 3 arkadaş baş başa kalmıştı.Aylin lavabodan çıkan Reha'yı tutmuş yatağa doğru taşımaya çalışırken ,Çağrı elindeki kahveleri sehpaya bırakıp koştu yanlarına."Bırak, bırak ben götürürüm "deyip Reha'nın beline sardı kollarını.
Dönüp yatağa yatırır yatırmaz ise aldığı ağrı kesicilerin etkisiyle gece boyunca uyumuştu Reha. Çağrı ise sormak istediği onlarca soruyu, yarına bırakarak ,arkadaşının yaralı ayağına bakıp tüm gece Resul ve tayfasına lanet okumuştu.

Sabah ki kontrol sonunda doktor evde tedaviyi onaylayınca çıkmak için hazırlanmaya başlamışlardı. Daha rahat yürümesi için verilen bastonla yavaşça ayağa kalkan Reha acısına rağmen gayet iyi görünüyordu. "Annemler gelmişler. Bekleyelim biraz daha. " demeye kalmadan anne ve babası yorgun ve ağlamaktan şişmiş bir yüzle kapıyı açıp koşarak Reha'ya sarıldılar. "Annecim ne bu halin? Yavrum kıyamam ben sana" deyip zar zor ayakta duran Reha'yı şefkatiyle sardı. Babası da , annesinin çekilmesiyle endişeli gözlerle oğlunu kucaklamış, yaralı ayağına içi giderek bakıyordu.
"Annecim hadi çıkalım, hastane bana basıyor. Evime gidelim bir an önce duş alıp rahatlamak istiyorum "diyerek daha fazla ah vah edip iyice matem havasına girmeden çıktılar hasteneden.

Eve giden yol boyunca annesinin yumuşak şefkatli okşayışları, biraz da sitem kokan sözleri eşliğinde Reha pelte kıvamına gelmiş,tam bir ana kuzusu olmuştu. Çağrı'nın ve Aylin'in alaylı kıkırtılarına kulak asmayıp annesinin omzunda dün akşamın hayal kırıklıklarını biraz olsun unutmuştu. Anne şefkati her derde devaydı, sadece ayaklarında değil annenin her dokunuşunda cennet vardı. Sanki dünya daha yaşanılası, daha adil oluyordu annen sana sarılınca. Reha da tam şuan annesinin omzunda, babasının kanatlarında yenilenmiş, hafiflemiş hissediyordu kendini. Kim bilir kırılan azmine, pes eden kalbine anne eli değerse yeniden savaşma gücünü bulurdu kendinde.

İki Dünya Arasında(BxB) Where stories live. Discover now