28-Boynundaki Su Damlası

2.8K 266 265
                                    

Eline aldığı anahtarı avucunun arasında sıkıca tutmuş, 106 numaralı odayı arıyordu Reha. Gecenin yarısı koridor ölüm sesizliğindeyken, Reha'nın kafasının ise aksine oldukça gürültülüydü. Arkasından gelen çam yarmasıyla ne yapacağını, ne düşüneceğini şaşırmıştı artık. Onu bu kadar kafasına takmasına bile şaşırıyordu Reha. Zihnini bu kadar meşgul etmesine, davranışlarına bu kadar takılmasına , kısacası son üç dört gündür kendi haline anlam veremiyordu. Resul kimdi ki! Kimdi ki bu kadar zihnini meşgul edebiliyordu? Kimdi ki tavırlarına, dengesiz hallerine bozulup duruyor, hiç huyu olmasa da ani çıkışlar yapıp kalbini kırmak istiyordu. Evet kalbini kırmak, onu incitmek istiyordu. Duygusuz dediği adamın kırıldığını görmeye ihtiyacı varmış gibi hissediyordu. Yaptıklarını ödetmek için mi yoksa kalbini kırabilecek kadar önemli olup olmadığını görmek için miydi bu çabası emin değildi.Kafası, kalbi karma karışıktı. Resul'de ki değişimi fark etmiyor değildi ama bu o kadar yavaştı ki Reha binlerce kilometre uzaklıkta yarışı bitirmiş, düşe kalka gelen Resul'e bakıyordu sanki. Bitiş çizgisinde beklemeli miydi yoksa onu orda arkasında bırakıp yoluna devam mı etmeliydi?

Kalacakları odanın önünde bekledi bu halde bir kaç dakika. Arkasından gelen Resul hala şok içinde Reha'nın elindeki oda anahtarına bakıyordu. Kapıyı açıp girerken; bu gecenin sabahına sinirli, gergin değil de rahatlamış, tüm gel gitlerinden arınmış olarak kalkmak istiyordu kıvırcık. Elindeki çantasını hemen kapının yanına bırakırken ,bakışlarıyla şöyle bir göz gezdirdi odaya . Oldukça temiz ve büyük görünüyordu. Biri cam kenarında diğeri hemen karşısına yerleştirilmiş iki tane tek kişilik yatak, bir dolap ve oldukça temiz görünen tuvalet ve banyo vardı odanın içinde. Açıkçası bu paraya böyle iyi bir oda beklemiyordu Reha. Resul hemen arkasında kapı ağzında dikilmiş dururken, dönüp yeşil gözlere baktı." Neden çanta elinde dikilmiş duruyorsun. Girsene içeri!"
Resul kendine yeni gelmiş gibi elindeki çantayı yere bıraktı , hala Reha ile aynı odada kalacak olmasına inanamıyordu. Daha az önce barda ondan iğrendiğini ima ettiğini düşünmemiş miydi? Kıvırcığı anlamak dünyanın en zor şeyi olmalıydı.

"Ben duşa gireceğim, ya da ilk sen girmek istersen sıramı sana da verebilirim. " Reha'nın sorusuyla düşüncelerinden çıkan Resul, "Yok önemli değil sen gir. Ben senden sonra girerim." dedi kıvırcığın bir taraftan çantasını karıştıran haline bakarken.

Eline aldığı bir kaç çamaşırla ,Resul'ün bakışları altında banyoya girdi Reha. Resul odada bir sağa bir sola gergin turlar atıp duruyordu. Barda ki öfkesinden sonra Reha ile konuşup ondan iğrenmediğini , ilk defa bu tarz bir ortamda bulunduğu için öyle davrandığını bir şekilde anlatmak istiyordu. Ama Reha öyle katı duruyordu ki, bir duvar gibi aşılmaz görüyordu onu Resul. Kendini anlatamamaktan, yine her zamanki gibi kıvırcık tarafından yanlış anlaşılmaktan korkuyordu. Bu korkunun ne ara bu kadar içine işleyip, karşısında konuşacamayacak kadar ruhunu sardığını bilmiyordu. Ama bu öyle bir korkuydu ki Resul'ün elini ayağını birbirine dolandırıyor, sesini kesiyor, yürümeyi, konuşmayı bilmeyen birine dönüştürüyordu.

Banyo kapısı açılıp daha önce de içine çektiği kokusuyla içeri giriverdi Reha. Resul'ün ciğerine doldurduğu kokuyla başı döner gibi olurken, ayakları da çiviyle yere çakılmış gibi hissediyordu kendini yine. Karşısında ıslak kıvırcık tutamları, sıcaktan kızarmış yanakları, giydiği kırmızı beyaz çizgili pijamasıyla ona bakan Reha, Resul'ün tüm gel gitlerini, içindeki tüm karmaşayı, günlerdir kafasındaki soruları birden bire başka yerlere savurmuştu sanki. Bakışlarını kıvırcığın boynundaki küçük su damlasından çekip kıpırdayamıyordu Resul. Bir insan nasıl böyle her haliyle bir başka parlardı. Her duruşu mu içine çeker, insanı alıp bambaşka bir yerlere götürürdü. Ne zaman bu kadar karşı konulmaz olmuştu Reha, Resul için. Yavaş yavaş, ilmek ilmek içine nakşetmişti kendini. Haftalarca inkar etmeler, öğrendiği tezlerle kendini çürütmeler... Hepsi buhar olup uçmuştu işte... Resul beyaz bayrağı göndere çekmişti çoktan. Tam da şu an da pes ettiğini kabul etmenin, yenildiğini ilan etmenin zamanıydı.

İki Dünya Arasında(BxB) Where stories live. Discover now