58-Kıskançlık Hiç Bilmediğim Bir Duygu

1.6K 183 334
                                    

"Anne çok ağır oldu bunlar ya! Nasıl taşıyacağım bu kadar koliyi eve kadar? "

"Hepsi lazım şeyler. Gider gitmez hemen buzluğa at ,yoksa ziyan olur. Duydun mu beni Reha'cım, sakın dışarda bırakma! "

"Tamam annem, hadi artık otobüs kalkacak. Bırakın da gideyim. "

Anne babasıyla son kez sarılıp otobüse bindi. Cam kenarındaki yerini alırken, bir ayın ne kadar zorlu geçtiğini iç çekerek düşünüyordu Reha. Hareket eden otobüsle beraber kabuslarının, aşkının, özleminin şehrine doğru yola çıktı. Ankara'dan ayrılmak hiç bu kadar zor gelmemişti ona.Okulu ve stajı olmasa aylarca odasında kalabilirdi. Ama Ebru hanım yeter artık, seni daha fazla idare edemiyorum diyerek çağırmıştı. Okul için aldığı raporda artık miadını doldurmuş ,hatta üzerinden bir kaç gün bile geçmişken el mahkum İstanbul yolları görünmüştü ona.

Resul'ün kapıyı çarpıp çıkmasının ardından tam tamına 24 gün geçmişti. 24 gündür Allah'ın her günü Resul'ü özleyerek uyanmıştı. En son söyledikleri yüreğinde bir taş, boğazında bir düğümdü sanki. Ne nefes aldırıyor ne de yemek yediriyordu. Uyku zaten semtine hiç uğramıyordu. Günde iki üç saat uykuya alışmıştı bünyesi artık. Ailesine toparlandım pozları keserek ikna etmişti dönmeye. Onlara kalsa okulu dondurup Ankara'da yanlarında kalması en mantıklı çözümdü. Ama Reha artık bir yerden sonra ayağa kalkması gerektiğini biliyordu. Ankara'da da bu mümkün değildi. Zor olsa da İstanbul yine dertlerinin dermanıydı.Geçen zamanda sular durulmuş, haberler yavaş yavaş unutulmaya başlamıştı bile. Eskisi kadar korkutmuyordu artık gelecek tepkiler ya da yaşadığı ayrılık acısı ,tüm diğer korkuları silip yok etmişti.

Altı saatin sonunda Esenler otogarı tabelası görününce başını yasladığı koltuktan kaldırıp etrafına bakındı. Çağrı ve Haktan gelmiş onu bekliyorlardı. O kadar özlemişti ki ikisini de, Ankara'yı ve acısını çekilir kılan iki insandı şuan heyecanla onu bekleyen.Camdan bakıp el sallayan çift, dışardan arkadaş gibi görünse de özellikle bu bir buçuk ay içinde samimiyeti ilerletmiş, sevgili olarak görüşmeye başlamışlardı bile. Hala ikisinin ilişkisi farklı geliyor olsa da birbirlerine olan duygularına inanmıştı Reha. Arkadaşı mutluysa söylenecek söz yoktu zaten. Otobüsten iner inmez Çağrı atıldı kollarına. "Canım, canım Reha'm. Oğlum çok özledim ya. Hiç bu kadar ayrı kalmamıştık."Gözleri dolu dolu olmuş sıkıca sarılıyordu Reha'ya.

"Kemiklerimi kırdın bırak beni! " Günler sonra doğru düzgün ilk defa gülümseyen Reha, gelir gelmez İstanbul'un ona daha iyi geleceğini anlamıştı.

"Ya kemiklerin elime geldi, zayıflamışsın. Annen aradı zaten bir sürü tembihledi. Sana zorla yemek yedircem ben meraklanma. "

Reha oflayarak ayrıldı arkadaşından. "Ah anne ahh! Neyse Çağrı'm sana kavuştuğuma öyle mutluyum ki! Çok özlemişim seni deli oğlan. "
Bavulları çıkarmaya çalışan Haktan, bir taraftan da gülen gözlerle ikiliye bakıyordu.
"Abi, bırak ben hallederim, çok ağır onlar. "

Bavulları bagaja koyup , ona hüzünlü gözlerle bakan kıvırcık çocuğa sıkıca sarıldı Haktan. Öyle bir sarıldı ki sanki Resul'ün yerine de sarılıyormuş gibi hissetti Reha. Ya da öyle olsun diye umdu içinden. Hala beni soruyor olsun, Haktan'la beraber kokusu gelsin istediği için belki de ,içinden taşan özlemle karşılık verdi sarılışına. Sanki kollarını doladığı kişi Resul'dü ve Reha şuan hayalen ona sarılıyordu. Haktan da bunu hissetmiş gibi ,Reha ona sarıldıkça o da sırtını sıvazlayıp, " Hoşgeldin Reha. Sen bana hala liselimin emanetisin,unutma."dedi fısıldayarak.

Geldiğinden beri dolup duran gözlerinden akan yaşa mani olamadı. Ağladığını anlayan Haktan biraz geri çekilerek kıvırcık çocuğa baktı. "Ağlamak yok, düzelecek her şey. Bitecek az kaldı. İnan bana! "

İki Dünya Arasında(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin