22-Baştan Ayağa Günah Kesilmek

3K 293 178
                                    

Resul telefonu kapayıp koydu cebine seri hareketlerle. Sessizlik kulakları yırtıp delecek kadar gürültülüydü. Az önceki çekim gözle görülür, elle tutulur cinstendi ve Resul içinde sıralayıp durduğu tüm bahaneleri de tüketmişti artık. Kafasını kaldırıp Reha ile göz göze gelmekten ölesiye korkuyordu. Bakışlarında göreceği herhangi bir nefret, öfke ya da tiksinti içindeki fırtınayı kasırgaya çevirirdi. Çıkmak için fırsat kollayan tüm duygular Resul'ün kale kapılarını zorluyordu şu anda. Bir an önce arkasına bakmadan çıkıp gitmeliydi bu binadan. Hatta bu sokaktan. Kısacası Reha'dan... İyi gelmiyordu ona belli ki bu yakınlık. Evde onu bekleyen geçmişi hortlamışken hele, bu içindeki günahkar hisler de neydi? Zamanlama müthişti. Dedesi yine tam zamanında, ruhunu ve beynini ele geçirecek düşünceleri temizleyecek elleri göndermiş, Resul'ün imdadına yetişmişti. Kendiyle kalmasına izin vermezdi çünkü. Hiç vermemişti ki! Kalbinde hissettiği duyguların ağırlığıyla , sırtı hala duvara dayalı Reha'ya kafasını kaldırıp bakmadan endişelerini dile getirdi Resul. " Benim gitmem lazım şimdi. Ama seni arayacağım. Bir çözüm mutlaka bulacağım. Yardım almıyorum diye bir şey yok. Öncesinde nasıl aldıysan şimdi de alacaksın. Hatta daha fazlasını. " Bina kapısını açıp çıkarken arkada bıraktığı Reha'nın sadece sesli soluk alış verişlerini duyuyordu. Birden bir merakla dönüp bakmak istedi ,kendini az önce söküp aldığı siyah gözlere. Kim bilir belki de yanılır, öfke ve nefret dışında başka bir şey görürdü herkese sevgi dolu bakan gözlerde. Günahkar hissetmesine mani olamadığı duygularını bir anlığına boş verip döndü yüzünü kıvırcık çocuğa. Kısa bir an ,sadece saniyelik yeşillerinin kesiştiği zeytin gözlerde utanma gördü Resul. Derin bir nefes çekti içine ve kulak tırmalayıcı bir gıcırtıyla açılan kapıdan çıktı aceleyle.

Park yerine doğru yürürken, kalbinin yerinden çıkacak gibi atışına aldırmadı. Aldırsaydı eğer evde onu bekleyen geçmişine rağmen, dönüp o binaya geri girerdi. Kalbinin hızına yetişemeyen ayaklarına öfkelenip, yeri deler gibi arşınladı bildiği sokağı. Arabasını açıp içeri girerken, ezber ettiği sıralı cümleleri duyacağını bildiği yere doğru gitmek için kontağı çalıştırdı titremesine mâni olamadığı elleriyle.

Aklında kıvırcık saçlar dalgalanıp dururken, kalbi hiç olmadığı kadar sabırsızdı Resul'ün. Anlamını içten içe hissettiği telaşı bastırıp, geçmişten gelen, hafızasına kazınarak işlenmiş bilgiler düştü teker teker zihnine. Baştan aşağıya bir yanlışın içinde hissediyordu şimdi kendini. Hâlbuki daha az önce kıvırcık saçlar, zeytin gözler onu içine çeken bir huzuru çağırıyor gibi hissettiriyordu. Bu ikilem Resul'ün ruhunu sıkıştırıyordu.

Ne zaman geldiğini fark etmediği evin önüne park etti arabasını. Üstüne çeki düzen vererek anahtarıyla açtığı kapıdan salona girdi ağır adımlarla. Koltukta yan yana oturan iki orta yaşlı adamı görür görmez lise yılları hücum etti zihnine birden. Dört yıldır görmediği yüzleri görmek Resul'ün hafızasında yer eden tüm o anıları sakladığı yerden çıkarıverdi sanki daha dün yaşamış gibi.
Elinde bavulu, çocuk kalbinde bir dolu kırıkla, dedesinin onu alıp geldiği Bursa yılları hiç hatırlamak istemediği can yakıcı anılar ,tüm ağırlığıyla salona çöktü sanki. Kaçıp gitse ayıp mı olurdu? Artık çocuk değildi ki! Kaçıp kaçıp gitse de hayatın gerçeklerinden kaçamayacağını ,her defasında dedesinin zoruyla tekrar geri getirildiğinde anlamış olmalıydı. Anlamadı ama Resul kaçmak istedi yeniden...Şuan bu evden de ,hayatına zorla sokulan herkesten de kaçıp uzaklaşmak istiyordu.
Buna rağmen, "Selamün Aleyküm, hoşgeldiniz " dedi içindeki gelgitleri gizlemeye gayret ederek.

Ayağa kalkıp elini uzatan genç olanı,"Ooo Resul oğlum, uzun zaman oldu görüşmeyeli. Vefasız, hayırsız çıktın sen. Biz gelmesek göreceğimiz yok seni. "dedi tebessümle.
Resul mahçup bir ifadeyle uzatılan eli sıktı beklemeden."Hocam malum hem okul, hem dernek fırsat olmadı. "

İki Dünya Arasında(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin