37-"Ne de Güzel Yakıştılar"

2.6K 273 361
                                    


Sokağın başında durmuş, ışığı yanmayan odanın camına gözünü dikmiş, yarım saattir bakıyordu Resul. Akşamın soğuğu iliklerine işlerken, içinde yanan özlem ateşini söndürmeye yetmiyordu ama. Nasıl olur da bir kere dokunduğu saçlara, sadece parmak uçlarını gezdirdiği tene içini yakacak kadar özlem duyabilirdi insan?Düştüğünde bir daha çıkamayacağını tecrübe ettiği siyah gözleri , varlığıyla etrafına ışık saçan kıvırcık çocuğu yeniden görme arzusu ,Resul'ün şimdiye dek hissettiği en yakıcı duyguydu. İçinde ki ümit dallarına tutunmaktan yorulmuş, karamsar tarafına yenilmek üzereydi. Ya Reha bir daha onu görmek istemediğini söylerse, ya etrafında olmasına bile tahammül edemediğini dile getirirse? İçindeki vesvese küçük küçük ama derinden yiyip bitiriyordu onu dünden beri. Attığı mesaja dönüş alamamış ,iyiden iyiye karanlık tüm ruhunu kaplamıştı. Kendini yine teselli bulduğu tek yere, Reha'nın sokağına atmıştı can havliyle. "Sokak serserisi gibi bir bank bulup uyu da tam olsun Resul! "diye güldü ağlanacak haline. Işığı sönük odaya son kez bakıp ayaklarını sürüye sürüye yürüdü arabasına doğru.

Haktan abisine söz vermiş,çaldığı yere bu gece uğramaya karar vermişti. Navigasyona yazdığı adres Bakırköy'de bir türkü evini gösteriyordu. İçindeki karamsar havayı biraz olsun dağıtabileceğine inanarak bastı gaza. 20 dakika sonra türkü evinin sokağına varmıştı bile.
Işıltılı tabelanın altından geçerek girdi içeri. Haktan abi çoktan sahneye çıkmış mikrofon kontrolü yapıyordu. Baş selamı vererek gösterilen masalardan birine geçti gözleri aynı zamanda merakla etrafta geziniyordu. Sade, nezih bir yere benziyordu ve huzur veren bir havası vardı buranın. Sipariş vermediği halde önüne konan meyve tabağına bakışlarını indirirken, "Haktan abimizin ikramıdır. "dedi garson garipseyen halini anlamış gibi.
Hem garsona hem de Haktan abi'ye bakıp elini göğsüne koyarak teşekkür etti Resul.
Sahnede yerini alan adamı izledi bir süre.Çok geçmeden ruhu okşayan bağlama sesi gelmeye başladı kulağına. Hayran olduğu tok ses türküye girmiş, Resul'ü de içine çekmişti bile.

Ben bugün yarin bağına girdim
Ay benim canım bir hoşum bugün,
Tomurcuk güllerede ellerim sürdüm
Baygınım canım kokladım bugün.

Haktan abi söyledikçe karamsar ruh hali yavaş yavaş silinirken, yeniden ümidi yeşerir gibi oluyordu içinde bir yerlerde. Kıvırcık tutamlara dokunduğu anlar zihninden geçiyor, sevme hissinin kendisinin tek başına mutluluk sebebi olduğunu düşünüyordu. Kıvırcığı sevmek...Başlı başına ümit etmeye
yetmez miydi?

Kara gözünde çok şey okudum
Ozanım bugün şairim bugün.
Bunca ömrümü boşa geçirdim
Sorma be canım pişmanım bugün.
Kuyu gibi kara gözler değil miydi Resul'ün ruhunda, aklında, kalbinde devrim başlatan... O gözlerde okuduğu şeyler ders olmamış mıydı ona?... Hayatının en büyük dersi hem de...Zeytinlerine bakarak bile sadece ruhunu dinlendirmek isteğiyle doldu kalbi bir anda. Yanında olmasını her şeyden çok istedi...

Haktan abi, dinlenmeden ikinci türküsüne geçerken, az önce dinlediği sözlerin tesiri altındaydı hala Resul.Duyguları oradan oraya savrulurken, masanın üzerine koyduğu telefonunun yanıp sönen ışığını fark etti. Kıvırcık bela yazısını görür görmez kalp atışı iki katına çıkarken, gelen mesajın içeriğinden korkuyor, açmakla açmamak arasında gidip geliyordu. Gözlerini kapayıp tıkladı bildirimin üstüne.
Kıvırcık bela: İstanbul'a döndüm ben. Neredesin? Söyle yanına geleyim.

Gördüğü mesaja şaşkınlıkla bakarken, ne düşüneceğini bilemiyordu Resul. Böyle bir mesaj atması iyi mi yoksa kötü müydü? Elleri titrerken, sağa sola bakındı çaresiz gözlerle. Haktan abiyle kesişen bakışlarını çabucak telefonuna indirdi tekrar.
Çam yarması: Bakırköy'de bir türkü evindeyim de sen neden erken geldin? Kötü bir şey mi oldu?

İki Dünya Arasında(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin