56-Fotoğraf Sevdası

1.4K 177 319
                                    

İstanbul'un güneşli sabahlarından sonra kendi ruhu gibi gri bulutlara alışmaya çalışıyordu bir haftadır. Yataktan kalkmaya, insanlarla yüzleşmeye zerre kadar isteği yoktu. Her şeyi mahvettikten sonra dünya dönmeyi bırakmış gibiydi Reha için. Dışarıda bir hayat vardı , akıyordu ama Reha'dan ayrı, düşüncelerinden ve duygularından kopuk. Kendini ne dışarıda akıp giden dünyaya ne de içeride günlerdir kendine gelmesini bekleyen ailesine ait hissediyordu. Tanıyamıyordu ki artık kendini ! Günlerdir göreceği yüzden korktuğu için aynaya bile bakamamıştı. Herkesten önce kendi içindeki idealist Reha'ya ihanet etmişti çünkü. Resul için değerdi diyordu içten içe. Onun canı için değerdi. Peki her şeyi feda ettiği kişi yanında mıydı? O da yoktu!

Kendine kızmanın bir sonu yoktu biliyordu ama öfkesi geçmiyordu.' Yaptın bir hata bedelini de ödedin hadi kalk hayata devam et! 'diyen mücadeleci Reha'ya maalesef bir haftadır ulaşılamıyordu. Sıfırdan başlamak için gücü yoktu. Dernekten gelen tepkileri duymamak, görmemek için iletişim aletlerinin hepsini annesi kaldırmıştı evden. Zavallı babası bile bir haftadır o çok düşkün olduğu akşam haberlerini izleyemiyordu. Wifi bağlantısını kesmiş, eve girildiği anda telefonların internetlerini açmayı yasaklamış, bildiğimiz sıkı yönetim kuralları getirmişti. Ama bütün bu yasaklar kafasının içindeki senaryolara engel oluyor muydu? Neler konuşulduğunu tahmin etmeyi ,düşünmeyi bırakabiliyor muydu? Beyninin içi arkadaşlarının kınamasıyla, insanların iğrenç bakışlarıyla meşguldü. Görmese ,duymasa da hayalinde kendine eziyet etmeyi sürdürüyordu. Belki de gerçek tepkilerden daha fazla.

Bir de bunların yanında kalp ağrısı vardı ki işte o ne uyuyunca ne uyanınca geçiyordu. Düşüncelerini kontrol ediyordu bir zaman sonra insan ama kalp acısı, özlem... Bunlar hiçbir koşulda sizi terk etmiyordu. Resul beynini, kalbini öyle bir işgal etmişti ki, nefes alsa özlem duygusu diken gibi canına batıyordu. Günlerdir birinin yokluğu ,insanın içini nasıl bu kadar bomboş hissetirebilir diye düşünüyordu. Ne ara bu kadar Resul'le dolmuştu dünyası ki, bir haftalık yokluğu sanki ruhu çekilmiş gibi hissettiriyordu ona. Sesini, avucunun sıcaklığını, dudaklarının tadını, her şeyini özlemişti.Kendi kendine 'Dayanacaksın, yakıp yıkıp gittin sabredeceksin! 'dese de, insan dakika sayarak nasıl yaşamaya devam ederdi ki! 'Kızmak için bile keşke bana ulaşsa' diyordu içinden. Sonra da' Reha kafayı yedin sen! 'deyip düşüncelerinin çelişkilerinden korkuyordu.

Sağlıklı düşünemediğinin farkındaydı uzun zamandır. Resul ne haldeydi acaba? Çok kızgın mıydı ona? Ya da kırgın? Keşke hiç tanımasaydım diyor muydu mesela? Ya da nefret? Nefret ediyor bile olabilir miydi? Üzerindeki yorganı ayağıyla itip kaldırdı. Bunalıyordu düşüncelerinin, evhamlarının içinde kalmaktan. Gerçeklik duygusu gitmiş yerine bir haftadır hayaller ve kuruntular gelmişti. Reha en son lisede böyle hissettiğini fark etti. Tacize uğradığında kendini haftalarca odasına hapsetmiş sonunda tedavi almış ve toparlanmıştı. Bir daha asla bu hale gelmeyeceksin sözünü çiğnemişti biliyordu.

"Oğlum kalk hadi ,yemek hazır! Sakın gelmiyorum deme yemin ederim, ağzını açıp zorla yediririm! "
Evet, annesinin sıkı yönetim kurallarından biri de zorla yemek masasına oturtmaktı. Hatta bunu yaparken zor kullanmaktan, tehdit etmekten gocunmuyordu bile. "Anne gerçekten ya! Yiyemiyorum, canım istemiyor. " Kapının arkasından gelen öfkeli nefes sesleri , birazdan içeri dalacak olan annesinin işaretiydi.

Büyük bir gürültüyle yanıltmayıp odaya giren annesi, elinden tuttuğu gibi hızla çekti kıvırcığı yataktan. "Aaaaa yetti yaa. Vallahi billahi yetti! Çabuk kalk elini yüzünü yıka, sofraya gel.Yemin ediyorum yaşına başına bakmadan döverim seni Reha! " Söyleceklerini söylemiş öfkeyle odadan çıkmıştı. Annesini iyice çileden çıkarmadan ayaklarını sürüye sürüye banyoya ilerlemiş, elini yüzünü yıkayıp masaya oturmuştu . Suratı asık, göz altları uykusuzluktan mor, kıvırcık saçları yatmaktan dağılmış halde anne ve babasının bakışları altında kaşığıyla oynuyordu.

İki Dünya Arasında(BxB) Où les histoires vivent. Découvrez maintenant