55-Arkada Kalmak

1.4K 172 263
                                    

Ayıldığından beri başından ayrılmayan annesine çevirdi bakışlarını. Ağlamaktan şişmiş gözleri, uykusuzluktan halsiz düşen bedenine rağmen saçlarını okşayıp sürekli ağrısı olup olmadığını soruyordu. Dün gece yarısı kendine zar zor gelmiş, narkozun etkisinden yeni yeni çıkıyordu. Ağrıları o kadar şiddetliydi ki sürekli ağrı kesici iğneler yapılmasına rağmen, ağrıları bir dakika olsun nefes aldırmıyordu. Sabah erkenden gözlerini açsa da aldığı ilaçlardan dolayı tekrar uykuya dalmıştı. Şimdi ise yastığını düzelten annesine dalgın gözlerle bakıyordu.

" Resul'üm, nasılsın oğlum? "

Uzun süredir konuşmadığı için çatallı çıkan sesiyle, "Fena değil. Nefes aldıkça kaburgalarım batıyor biraz. " dedi Resul yüzünü buruşturarak.
Moraran yerlerini sevip şefkatle oğlunun gözlerine baktı. "Doktor uyarmıştı. Normalmiş, ağrı kesicinin dozunu arttırdılar. Geçer birazdan inşaallah yavrum. "

Annesinin ellerinin yüzünde dolaşmasını izledi.Ne hissetmesi gerektiğini bilemiyordu. Ruhsal yaralarını, çocukluğunun heba oluşunu uzaktan izleyen annesi ,şimdi bedensel yaralarına üzülüp tüm şefkatini önüne seriyordu. Her şey görünenden ibaret mi diye düşündü Resul. Halbuki içindeki yaralar şuan dışında görünenlerden çok daha derin ve ağrılıydı. Annesi ona bakıyordu fakat görmüyordu ki! Ama yine de kızamıyordu annesine. Yıllardır dedesinin gölgesinde kalmış ailesine kırılsa da bir şey demek gelmiyordu içinden. Koca koca insanları bu saatten sonra değiştiremeyeceğini artık anlamıştı. Eninde sonunda video konusu açılacaktı. Reha'yı sevdiğini itiraf ettiğinde yine aynı şefkati gösterecekler miydi ona, yaşayıp görecekti.

"Ooo liselim uyandın sonunda! Ağrın var mı koçum? " Haktan elinde çaylarla içeri girip, birini yaralı oğlunun başında nöbet tutan kadına uzattı. "Songül abla buyrun. İçin sıcak sıcak iyi gelir. " Sabah erkenden gelmiş, Resul'ü yalnız bırakmamıştı. Dost yüzü görmenin ona iyi geleceğini biliyordu.
Konuşmaya pek hali olmayan Resul ,kıvırcığından bir haber var mı diye Haktan'ın gözlerinin içine bakıyordu. Annesinin yanında soramadığından içi içini yiyordu. Hasta yatağında kıpırdanıp duruyor, her defasında acıdan inliyordu ama içten içe yaşadığı özlem ve merak rahat bırakmıyordu onu. Aklında ve kalbinde sadece Reha vardı. Durumundan muhakkak haberi olmuştu. Kesin deliye döndü diyordu içinden. Bir kere sesini duysa belki ağrıları hafiflerdi.

"Oğlum ben yiyecek bir şeyler sorup geleyim.Kaç saattir uyuyorsun. Neredeyse akşam olacak ,midene bir şeyler girsin. "

Kafa sallayarak "tamam " dedi Resul. Annesi çıkar çıkmaz soran gözlerle döndü Haktan'a. Yeşilleri heyecanla parlıyordu şimdi. "Abi, Reha nasıl? Haberi olmuştur muhakkak. Telefonumu ver iki dakika sesini duyayım. "

Resul'ün heyecanının aksine, Haktan gözlerini kaçırıyor, yeşillere doğrudan bakamıyordu. Yaralı bereli halde yatan çocuğa bir de olanları anlatıp kalbini yaralayan kişi olmak istemiyordu. Reha ile en son açıklamadan sonra konuşmuşlardı ve rapor alıp Ankara'ya gideceğini söylemişti ona. Tüm bunları, karşısında heyecanla haber bekleyen çocuğa nasıl yumuşatarak anlatırdı hiç bilmiyordu.

Haktan'ın tuhaf hâli Resul'ün gözünden kaçmamıştı. "Abi hayırdır? Ne oluyor? Reha'ya bir şey mi oldu?Telefonu ver abi!"

Haktan masada duran telefonu uzanıp aldı. Elini açmış sabırsızca bekleyen yaralı çocuğa uzattı.

Telefonu eline alır almaz arama tuşuna bastı. Duyduğu kapalı tonuyla telaşı an be an büyüyen Resul, panikle Haktan'a döndü. "Abi ne oluyor? Telefonu neden kapalı?Eğer başına bir şey geldi de benden saklıyorsan çok fena bozuşuruz abi haberin olsun! "

İki Dünya Arasında(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin