36-Zamansız Şehre Dönüş

2.5K 258 333
                                    

"Dede hoşgeldin. "

Resul tedirgin bakışlarını kapıda tüm haşmetiyle duran yaşlı ama dinç bedene sahip adamda gezdiriyordu. Gözlerinin rengini dedesinden almıştı Resul. Onun gibi sert ve kararlı bakışları vardı. Sâdece gözlerini dikerek bile sizi ikna etmeyi başarırdı.
"Babacım buyrun geçin içeri. Ne kadar sevindik ziyaretinize bilemezsiniz." Annesi her zaman ki saygısıyla, belki de saygıdan ziyâde korkunun sebep olduğu abartılı bir seromoniyle karşılamıştı kayınbabasını. Kayınbabadan çok, kanaat önderi gibi karşılanması doğaldı o yüzden.Ne de olsa bir çok insana sözü geçen, tek lafıyla birden çok taşı yerinden oynatacak güce sahipti bu yaşlı adam.

Ağır adımlarla içeri geçen dedesini göz kırpmadan izliyordu Resul. Babası yanına yaklaşarak çoktan hazırlanmış olan tekli geniş koltuğa buyur etti yaşlı adamı. Önündeki sehpa onlarca çeşit meyve tabağıyla ve kuruyemişlerle doldurulmuş, her türlü izzet-i ikram seferber edilmişti bile.
"Baba biz seni daha erken bekliyorduk, gecikince merak ettik. Afiyettesiniz inşaallah.Nasıl geçti yolculuğunuz? "
Şükür sözcükleri söylerek oturdu koltuğa yaşlı adam. Rahatlamış gibi bir nefes verdi konuşmaya başlamadan önce. "Sabah bir kaç kişiye uğramam gerekti gelmeden. O yüzden geciktim. Resul'le halletmem gereken meseleleri halledip gece geri döneceğim, çok vaktim yok. "

Her zamanki gibi odak noktası Resul'dü yaşlı adamın. Öz be öz oğluna sanki tek vasfı Resul'ü dünya getirmek olan biri gibi davranıyordu. Babası hayatı boyunca dedesinin gölgesinde kalmış, kararlı adımlar atamamış bir kukla gibiydi. İstemese de hayır demeye cesareti olmayan, denilen neyse daha azını ya da daha fazlasını yapmaya izin verilmeyen biriydi. Resul belki de bu yüzden dedesinin gözdesiydi. Yurttan kaçıp kaçıp gittiğinde, kendi başına buyruk isyankâr ergen gibi takıldığında, hocalarına karşı geldiğinde belki de dedesi aradığı taze kanı bulduğunu düşünmüştü.Tutkulu bir genç! Bu itaat etmeyen hâllerini tasvip etmese de sevmişti dedesi. Yola getirmek için her yol mübah deyip, eninde sonunda bu isyankâr çocuğu dize getirmişti. Taa ki biricik torunu kendinden daha kararlı, daha tutkulu birini, kıvırcık bir çocuğu tanıyana dek. Resul'ün içindeki isyankâr çocuk yeniden kendini bulmuştu işte. Bu sefer tek fark; doğru yerde ,doğru kişilerle tutkusunu gösterecek olmasıydı. Sadakatse , en sadık Resul olurdu, tutkuysa en tutkulusu. Hep de öyle olmuştu! İşte bu yüzden dedesi kolay kolay bırakmayacaktı ya onu. Tökezlese de tutacak ve yeniden istediği Resul olana kadar gitmesine izin vermeyecekti.

"Önce restorana gelseydin bir baba. Dekore ettik içini, eskisine göre çok daha iyi oldu. Görmek ister misin? "Babası cevabını bildiği soruyu sorarken, Resul çoktan izin alıp odasındaki dosyaları almaya gitmişti. Biliyordu ki dedesinin tek derdi derneğe gidip kendiyle beraber herkese ayar vermekti.
" Vaktim yok. Bir daha ki sefere bakarım restorana. Dernek daha önemli. İşimiz bitince beni beklemeyin. Bursa'ya dönerim hemen. "
İtiraz kabul etmeyen ses tonu, keskin ve net cümleleri karşısında boyun eğmek ve tamam demekten başka çaresi yoktu babasının. "Tamam baba. Siz bilirsiniz. " Şimdiye dek her şeye boynunu eğip kabul ettiği gibi böyle bir babanın evladı olmanın ağırlığıyla bunu da sineye çekip eğmişti boynunu.
Önüne serilen ikramlardan atıştırıp, Resul ile birlikte çıktılar evden.

Yol boyunca ,sessizliğinin korkutuculuğunu çok iyi bildiğinden tek kelime etmedi dedesi. Yanında her zaman ki gibi kendini küçücük bir toz tanesi gibi hissediyordu Resul. Değersiz, baskılarla sinmiş, her durumda kendini suçlu hisseden tekrar savunmasız küçük Resul oluvermişti işte. Bir ortamda dedesi varsa geri kalan herkes değersiz hissetmeye mahkumdu çünkü. Doğru oydu, doğru onun dedikleriydi. Resul kimdi ki? Resul yeri geldiğinde denileni yapacak, yapmayınca da cezalandırılacak bir kuldu sadece. Çarkın dönmesi için işe yarayan basit bir kul...
Derneğin önüne geldikleri an soför hızla kalkıp kapıyı açarken, Resul nefret ettiği bu hizmete yüzünü buruşturarak baktı. Dedesi inerken kendisi de boğulduğunu hissederek indi diğer kapıdan. İçine derin bir nefes çekip hürmetle açılan kapılardan girdi içeri. Dernek tertemiz yapılmış, herşey kontrole hazır ve nazırdı. Geleceğini Resul haber vermese de dalkavukluk yapmaya hazır neferler çoktan kuşlardan almıştı haberleri demek ki. Odasına doğru yürüttü yaşlı adamı. Herkese selam verip, geçtiler içeri. Elindeki ve kilitli dolaplardaki her dosya önüne serildi büyük bir titizlikle.

İki Dünya Arasında(BxB) Where stories live. Discover now