63-Hediye

1.7K 171 308
                                    

Ayrılığın ikinci haftasından, herhangi bir günden yazıyorum sana bu defa. Günler öyle anlamını yitirmiş ki, hangi gün hangi saatte olduğumun hesabını tutmak boş ve gereksiz geliyor. Aslına bakılırsa Resul, senin olmadığın her şey boş ve anlamsız. Senden öncem nasıldı unutmuş gibiyim. Sahiden bir insan başka bir insan için milat olabilir mi? Nasıl oluyor da hayatına giren biri, tüm yaşamının köşe başlarını tutup, kalbinin odalarını işgal edebiliyor? Kendinden önce ne varsa yakıp yıkıyor ve egemenliğini kuruyor. Resul, sen bana ne yaptın? Neden sen yoksun diye ruhum canıma batıyor, neden hayatıma devam edemiyorum? Kapıyı çekip çıktığın anda kaldı ruhum benim. Kıpırdayamıyorum. Ne geri gidebiliyorum ne de bir adım öteye.

Hani bana dedin ya bahanelere sığınıyorsun diye. Ben hayatım boyunca hiç bahanelere sığınmadım ki! Seni hastanede öyle yatarken görmek, bunları dedenin yaptığını öğrenmek... Resul, ben etimle kemiğimle ruhumla bir korkuya tutuldum. Onlarca cenaze kaldırmış omuzum, sevdiğim adamı kaldıramazdı. Bunlar bahane değil acı gerçekler. Benim gerçeğim, benim gibilerin gerçeği, bizim gerçeğimiz. Gerçeklere sırtımı dönseydim, korkusuz olur muydum gözünde? Umrumda değil! Kim beni nasıl görüyorsa görsün. İster pes etti desinler, ister korkak, ister suçlu ,ister bahanelere sığınan. Seni seviyorum Resul, acına dayanamam. Beni anlayacağını biliyorum. Şu an değil belki ama anlayacaksın. Korkularımı göreceksin. Çünkü gerçekten seven, maddi gözlerle değil, ruh gözüyle ,kalp gözüyle görür. Bana bak ve gör! Tıpkı benim sana zamanında bakıp, gerçek seni gördüğüm gibi.

Resul, senin hayatta olduğun gerçeği bile benim nefes alma sebebim. Anla beni ne olur. Kızma bana, darılma. Sadece sev. Suçlu da arama çünkü ne sen suçlusun ne de ben.
Seni seviyorum. Kimseyi daha önce böyle sevmedim ben. Kaybetmekten böyle korkmadım. Ne tuhaf değil mi? Hep 'en'lerime gelip yerleştin. En nefret ettiğim, en dövmek istediğim, en tuzaklar kurmak istediğim, en uzak durmak istediğim... En, en, en. Ve en sevdiğim. Çelişkilerimin baş kahramanısın sen! Dengemi sarsan, o çok güvendiğim doğrularımı sarsan... Düsmanınken de sevgilinken de bu böyleydi.
Kat ettiğimiz yola bakıyorum şimdi. Bu ayrılık akşamında, geçmişi düşünüp geleceği hayal ediyorum. Hem geçmişim de hem geleceğim de tüm yolların sana çıkması kader mi? İçinde sen olmayan bir tek anım yokmuş gibi. Tüm anılar ya da tüm hayaller neden sana çıkıyor? Engel olamıyorum. Resul ben sana aşığım. Ayrılıkmış mesafelermiş bunlar benim ruhumun seni bulmasına, sanki yanındaymışım gibi huzurlu olmasına engel mi? Seni seviyorum tek başıma kalsam da... Sen olmasan da seni seviyorum.

Dolu dolu olan yeşilleri defterden çekip karşısında ona hüzünle bakan siyahlara dikti. Kelimeler boğazında düğüm olmuş yutkunamıyordu. Kendi acısına üzülmekten Reha'nın duygularını kaçırdığını hissetti. İçi yandı. Pişmanlık etrafını kuşatırken, kalbine koca bir taş oturdu. "Yanıma gel, durma uzakta!" dedi kıvırcığa seslenerek.

Reha ağır adımlarla Resul'e doğru yürürken, bu hâli ona yavaş gelmiş olacak ki bir anda kalkıp kucakladı kıvırcığı. Yeniden koltuğa otururken, yaşlardan dolayı berraklaşan orman yeşillerini bir an dahi çekmeden yüzünde gezdirdi. "Güzelim benim, canım. " dedi saçlarını severken. "Ben göremedim. Senin sebeplerini anladığımı düşündüm ama içten içe yine de kızmaya devam ettim. Bencillik etmişim.Asıl sen beni affet güzelim." Konuşuyor, aynı zamanda kelime aralarında yüzünün her santimini öpüyordu. "Sen gördüğüm en korkusuz insansın. Şu hayatta yaptığım tek doğru şey seni sevmek Reha. "

Reha gözlerinin içine pişmanlıkla bakan Resul'ü sessizce dinliyordu. Resul'ün duygulu öpüşlerinin onu mest etmesine izin veriyor,tek laf etmeden kucağına yerleştiği bedenin sıcaklığında mayışıyordu. Cevap vermek, konuşmak içinden gelmiyordu. Söylemek istedikleri, içinde tuttuğu her şey o defterde gün be gün vardı zaten. Ayrılığın ilk gününden bu güne kadar her satır kıvırcığın hisleriyle doluydu.

İki Dünya Arasında(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin