47-Geçmişten Arınma

1.9K 209 306
                                    

"İki gün diyorum ya! İki koca gün geçti Çağrı! Hala telefonu kapalı. Çıldırmak üzereyim. Kesin dedesi bir şey yaptı. Elim kolum bağlı burda böyle oturmak çok ağrıma gidiyor benim. "

Başını ellerinin arasına almış saatlerdir durmadan aynı sözleri tekrar ediyordu Reha. Çağrı artık teselli edecek, sakinleştiricek tüm kelimeleri tüketmişti iki gündür. Arkadaşının korku ve panik hali yüreğine işliyordu ama kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. "Ebru hanım gelecek dedin birazdan. Onun bildiği şeyler vardır belki. Hemen en kötüsünü getirme aklına dostum ne olur? Perişan oldun ya! Biraz sakin olmaya çalış olmaz mı? " Elleriyle saçlarını okşayıp teskin etmeye, rahatlatmaya çalışıyordu fakat ihtiyaç duyduğu tek kişi Resul'dü arkadaşının biliyordu.

" Defalarca konuştuk iki gündür Ebru hanımla duydun sen de! Ulaşamıyor o da. Çıldıracağım oğlum ya yemin ederim bak. Başına kötü bir şey gelme ihtimalini düşünmek istemiyorum ama beynim izin vermiyor anlıyor musun? Ya dedesi öğrenmişse diye içim içimi yiyor." Gözleri uykusuzluktan kan çanağına dönmüş, elinde telefon sürekli Resul'ü arayıp duruyordu. En son Bursa'ya girdiğinde konuşmuşlar ve ondan sonra da bir daha ulaşamamıştı Resul'e. Aklından onlarca farklı şekilde kötü senaryolar geçiriyordu Reha ve düşündükçe yerinde oturamaz ,uyuyamaz olmuştu.

Zil sesiyle oturdukları koltuktan hızla kalkan Reha koşarak kapıyı açtı. Ebru karşılarında kendilerinden çok da farklı olmayan bir halde duruyordu. Reha onun bu halini görünce bir ümit diye beklediği Ebru da ellerinden kayıp gitmişti.
"Yok mu bir haber? Gerçekten ulaşamıyor olamazsınız Ebru hanım?! Tek ümidim sizdiniz benim. Yapmayın ne olur? "

Ebru kapı girişinde durmuş üzgün gözlerle bakıyordu Reha'ya. Kardeşini ne pahasına olursa olsun onlara yem etmeyeceğim dedikten sonra verdiği sözleri daha ilk seferde tutamamak Reha'dan çok perişan etmişti Ebru'yu. Bursa'ya gitmesine izin vermekle hata mı etmişti?Dedesinin tek torununa asla dokunmayacağı stratejisinde yanılmış mıydı?

Ayakkabılarını çıkarıp içeri geçerken ortamdaki gergin ve kırılgan hava Ebru'yu daha da kahrediyordu. "Reha'cım ben hala dedemin ona ne olursa olsun zarar vermeyeceği fikrindeyim. Onu biraz da olsa tanıyorsam asla Resul'e zarar vermez. "

"Ebru hanım , Resul fiziken değilse de psikolojik olarak baskıyla tutuluyor o zaman. Her şekilde orada ne halde bilmiyoruz! Gitmeden önce sizinle konuştuğunu söylemişti. Nerede olabileceğine dair hiçbir tahmininiz yok mu? "

Elinde papatya çaylarıyla salona giren Çağrı, konuşmayı bölerek Reha'ya uzattı bardaklardan birini. "Haydi iç şunu! Sabahtan beri doğru düzgün yemek yemedin. Resul geldiğinde şikayet edeceğim seni bak şimdiden söylüyorum! "
Resul ismini duyunca yerinde duramayan Reha, oturduğu koltuktan kalkarak pencereye yürüdü. Camı açıp temiz havayı ciğerlerine çekti. Dalgın gözleri sokakta dolandı bir süre. Resul şuan kim bilir ne durumdaydı? Kalkıp Bursa'ya kendi mi gitmeliydi? Sonra düşündüğü şeyle kaşları çatıldı. Bilmediği bir şehre gidip, ne yapacaktı, nerede arayacaktı onu? Üstelik hangi sıfatla? Dışarının soğuğu içeri dolarken, Çağrı'nın öfkeli sesini duydu.
"Aferin Reha, hastalığı tam atlatmadan şu yaptığına bak. Kapat çabuk! "
Arkadaşının endişeli bakışları altında pencereyi kapatıp dalgın gözlerle koltuğa geçti. Aklında dönüp duran şeyler doğru ve sağlıklı düşünmesine engel oluyordu. Bi'gelse bir daha onsuz adım bile atmasına izin vermeyecekti.

Koltukta gerginlikten dudaklarını kemiren Ebru ise geldiğinden beri tedirgin gözlerle izliyordu Reha'yı. Dilinin ucuna gelen, dünden beri bir ihtimal dediği şeyi söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu. Reha anlattığının ne kadarını anlardı bilemiyordu.
"Aklımda bir tahmin var geceden beri. Orada güvendiğim biri var ona söyledim. Elinden geleni yapacak . En azından Resul'den bir haber gelir diye umuyorum."

İki Dünya Arasında(BxB) Where stories live. Discover now