48-Ben Seninim, Sen de benim

2.4K 217 243
                                    

"Alo, Haktan abi? "

Uykulu sesiyle telefonu açan Haktan,"Buyur Resul, Hayırdır gece gece! Bir şey mi oldu koçum? "dedi endişeyle.

Sıkıntılı nefes alıp verdi Resul."Yok abi ya senden bir şey isteyecektim? "

"Baş göz üstüne liselim. Ne demek? "

İsteyeceği şeyden dolayı çekiniyordu fakat Haktan'dan başka da nazı geçecek,dedesinin tanımadığı kimsesi yoktu."Abi senin oturduğun yer siteydi değil mi? Öyle demiştin? Otoparkı var mı? "

Haktan gecenin bir vakti sitede otopark olup olmadığını soran Resul'ün derdini anlamayan şaşırmış bir ifadeyle cevap verdi." Olmaz mı var. Var olmasına var da? Sen bana düzgünce hele derdini bir anlat önce."

"Abi sen 15 dakikaya otoparka in. Ben sana anlatacağım. Arabanı ödünç alsam sorun olur mu? "

Hiç tereddüt etmeden,"Aşk olsun kardeşim ne demek! İniyorum ben. Merak ettirdin beni de gece gece. "dedi aynı zamanda üzerini giyinmeye başlarken.

Resul telefonu kapar kapamaz Haktan'ın oturduğu siteye doğru sürdü. Kendi arabasını bırakıp Haktan'ın arabasıyla gidecekti kıvırcığının yanına. 15 dakika sonra otoparkta giyinmiş onu bekleyen Haktan'ı gördü.Yanına gidip meraklı bakışlarının altında kafa selamı verip konuya girdi direkt . "Abi sana sonra detaylı anlatacağım. Ama şuan senin arabana ihtiyacım var. Benim araba da burda dursa problem olur mu? "
Haktan bu garip istek karşısında ne düşüneceğini bilemiyor gibi bakıyordu Resul'e. Belli ki başı beladaydı. "Olur olur, ben de giyindim indim , belki bir yardımım dokunur diye. Başın mı belada oğlum? Anlat yardım edeyim sana. "

Resul elleriyle saçlarını geriye itip sıkıntılı bir nefes verdi. "Abi öyle uzun bir mesele ki. Anlatsam anlar mısın? Kınar mısın? Bilmiyorum. Sadece arabanı versen bile bana çok yardım etmiş olursun zaten. "
Büyük bir derdinin olduğu her halinden belli olan çocuğu daha fazla sıkıştırmak istemediğinden cebinden çıkardığı anahtarı Resul'ün eline tutuşturdu. "Anlatacaksın ama. Kınamam oğlum ben seni. Derdin neyse çözeriz beraber. Al git hadi. İstediğin kadar dursun sende. "

Elindeki anahtarı avuçlayıp bakışlarını minnetle döndürdü Haktan'a. "Allah razı olsun abim. Bu yaptığın iyiliği asla unutmam Haktan abi! "
Daha fazla oyalanmadan otoparktan çıkıp Reha'nın sokağına doğru sürerken, özlem ciğerini yakıyordu Resul'ün. İçinde bir volkan gibi alevlenen şehvet hissi şimdiden vücudunun her yerini esir almış gibi hissediyordu. İki günlük ayrılık Resul'ün içindeki sınırları, tereddütleri söküp almıştı. Öyle ki aklında şuan sadece Reha'nın teni, dudakları , boynundan ciğerine çektiği eşsiz kokusu vardı.

Yol boyunca kıvırcığı hayal ederek girdi sokağa. Gelişi güzel park etti arabayı. Aşağıdan zile basarken, içi içine sığmıyor ayaklarıyla toprağı eşeleyip duruyordu sabırsızlıktan. Kapı açılır açılmaz asansöre binmiş onu beklediğine emin olduğu Reha'ya kavuşmak için saniyeleri sayıyordu şimdi. Asansör katları çıkarken, Resul içinden acaba merdiveni kullansam daha mı hızlı çıkardım diye hesap ediyordu.

Asansör kapısı açılır açılmaz sabırsız olduğu her halinden belli,onu bekleyen kusursuz yüzü gördü. Gözlerinde gizleyemediği gülüşle koşar adımlarla gitti yanına. Hiç beklemeden sertçe yapıştı dudaklarına . Öyle ki ıslak ve iştahlı öpüşme sesi apartman boşluğunda yankılanıyordu şimdi. Hep öpüyor hem de evin içine doğru sürüklüyordu Reha'yı.
"Sana ben ölürüm oğlum, ölürüm. " Cümlesini tamamlar tamamlamaz tekrar yapıştı dudaklarına. Ayakkabılarını çıkarıp fırlatırken,aynı anda kapıyı kapamaya çalışıyordu. Dudaklarından kopmadan,bir anda belinden sıkıca tuttuğu kıvırcığın ayağını yerden kesiverdi. "Kucağıma gel! "dedi iştahla. Sesi boğuk, arzulu ve sabırsızdı Resul'ün.

İki Dünya Arasında(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin