13-Mücadeleyi Başından Kaybetmek

3.2K 310 147
                                    


Yine ve yeniden Reha'nın sokağında almıştı soluğu Resul. Nasıl oluyordu da her defasında ayağına getirtmeyi başarıyordu onu. Nasıl oluyordu da daha az önce bana yaklaşma dediği çocuğun sokağına hiç düşünmeden gelebiliyordu. İçindeki öfke ve neden hissettiğini çözemediği panik hali Resul'ü kuşatırken, geç kalınmış sorulardı bunlar. Dediğini yapıyor ,tükürdüğünü gerçekten de yalatıyordu Reha. Ama Resul öyle kolay kolay bunu kabullenemezdi. Pes edip savaşın hakimiyetini kıvırcık çocuğa bırakamazdı. Tutacaktı ipleri sıkı sıkı, kopsa dahi büyük parçası onun elinde kalacaktı.Reha kaybedendi bu mücadeleyi daha en başından .Yenemezdi Resul'ü! Toplum, devlet gücü ,ahlaklı geçinen herkes onun yanındaydı. Karşısında bu güçler varken Reha'nın hiç şansı yoktu ki! Boşa çırpınıp duruyordu kendini kahraman sanan çocuk.Ama Resul'ün kaçırdığı ya da görmezden gelmenin daha çok işine geldiği şeyler vardı. Görmezden geldikçe düğüm olan, çözerken can yakacak şeyler...

Hızla girdiği sokağa fren sesiyle inleterek indi arabadan. Eline aldığı telefonundan Reha'ya aşağı inmesini, inmezse evine kadar geleceğine dair tehditvari bir mesaj yolladı aceleyle. Reha anne ve babasını yeterince tedirgin ettiğini düşünerek istemeye istemeye de olsa,hava alacağım bahanesiyle çıktı evden.
Apartman kapısını açıp dışarıya adımladığı an güçlü bir el hızla yakasından tutup yapıştırdı duvara Reha'yı. Resul ,kafeste hapsedilen bir kuş misâli Reha'yı kollarıyla duvar arasına hapsedip kıpırdamasına dâhi izin vermiyordu. Kıvırcık çocuk ,çırpınıp kafesi aşmaya çalıştıkça Resul'ün iri bedenine çarpıp duruyor, ağrıyan ayağını görmezden gelerek pes etmeden yeniden deniyordu. "Bırak beni lan! Hayvan mısın? İnsan gibi konuşamıyor musun sen? " İç titreten havanın aksine Reha'nın sıcak nefesi Resul'ün yüzüne çarpıyor, öfkeden yanan zeytinleri sanki kocaman değilmiş gibi daha da büyüyordu.

Defalarca izlediği video Resul'ün zihnine hiç de olmayacak bir zamanda düşerken, gözleri istemsizce Reha'nın dudaklarına kaydı.Fark ettiği an telaşla yeşillerini tekrar kıvırcık saçlı çocuğun yüzüne çıkararak, içine derin ve titrek bir nefes çekti Resul. İkisi de birbirine öfkeyle bakıyordu şimdi. İkisinin de kalpleri göğüs kafeslerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Hızlı soluk alış verişlerinin dışında sokakta çıt çıkmıyordu. Sessiz ama öfkeli bakışmayı Reha bozdu. Komşuları akşamın bu vakti bahçeye toplamak, istediği son şey bile değildi.Sesini kısık tutmaya çalışarak ," Lan bıraksana beni! Ne bakıyorsun mal gibi. Bak biraz daha devam edersen, kimseye aldırmam bağırırım. Herkesi dökerim buraya, çek kollarını!"dedi dişlerinin arasından tıslar gibi.

Resul kıvırcık çocuğun gözlerinin içine baktı bir süre. Çatık kaşlarının arasından konuşurken, bir taraftan da sağa sola bakınıyordu."Reha, o siktiğimin pankartını ordan kaldıracaksın, anladın mı beni?Madem ben bizimkileri kaldırıyorum siz de kaldıracaksınız! Söker indiririm aşağıya o yazıyı!
"Resul sen olayın ciddiyetini anlamadın galiba? Hala bana missileme yapma derdindesin! Kıt mısın oğlum sen? Beynin yok mu? Algılayamıyor musun bulunduğun durumu? "

Yeşil gözleri karşısındaki çocuk konuştukça kararıyor, elleri suratına inmek için karıncalanıyordu. Peygamber sabrı olsa, taş olsa çatlardı ulan bu sözlere. Yaralı ayağına,cüssesine bakmadan diklenmesi canına tak etmişti Resul'ün artık. 'O kıvırcık saçlarından tutup yere yapıştırmak vardı şimdi' diye geçiriyordu içinden. Yumruklarını sıkmaktan parmak boğumları bembeyaz olurken, boynundaki tüm sinir damarları patlayacak kadar ortadaydı. Reha'nın ise gözü ister istemez boynuna kayıyor, öfkeden deliye dönen sinirli çocuğu içten içe keyifle izliyordu. Zaten istediği de bu değil miydi?Madem gücü karşısındaki devasa bedene denk değildi, Reha'nın da onu alt edecek cümleleri, zehirli dili vardı. Görünüşe göre bu işte de gayet başarılıydı Reha.

İki Dünya Arasında(BxB) Where stories live. Discover now