42-Geçmişin Hesabı

2K 225 258
                                    


Oy ve yorum hatırlatması yapıp sizi bölümle başbaşa bırakıyorum...

Ebru ve Resul buluşması

Taksim'de buluşacakları kafeye doğru adımlarken onlarca düşünce geçiyordu Resul'ün zihninden. İyi,kötü tüm anılar beyninin her kıvrımını işgal etmiş, aklı sadece ablası ve onun hatıraları ile doluyken adım adım geçmişine yürüyordu.

Okuldan yüzü gözü toz toprak içinde gelen yaramaz Resul eve girer girmez ablasının odasında alıyordu soluğu. Yine okuldan kaçmış, annesi kızmasın diye ablasına sığınmış çocuk Resul ,gözünün önüne gelmişti şimdi. "Resul yine mi kaçtın okuldan? Bugün nerede dolandın da üstün başın bu hale geldi? Annem yine kıyameti koparacak! Azıcık uslu dursana oğlum! Kıyamıyorum da sana, gel hadi anneme çaktırmadan banyoya sokayım seni." Ablasının annesinden dayak yiyecek diye panik hali capcanlı karşısında duruyordu şimdi. Fırçalasa da şefkatli sesi kulaklarına doldu birden...

Gözleri dolarken ayakları ise ondan bağımsız caddeleri, sokakları aşıyordu sanki. Anılar anıları çağırırken,bu defa da gece yarısı ablasının kapısının önündeydi... "Abla geleyim mi? Korkuyorum yaa ben! Gök gürültüsü diye bir şey neden var ki? "
Kapının önünde küçük köpek yavrusu gibi duran kardeşini saçlarını okşayarak yanına yatıran ablası... Kalbi sıcacık, her türlü zorluğu yanında ablası varsa aşacağına inanan çocuk Resul... Nasıl da güvende... "Sen benim şu hayatta vazgeçemeyeceğim tek insansın biliyorsun değil mi Resul'üm. Herkesi silerim bir sen kalırsın! Bunu sakın aklından çıkarma! " Verilen sözler, edilen büyük büyük laflar... Her şeye rağmen kulağından yıllardır silinmeyen şefkatli ses... Resul anıların içinde, hayal kırıklığından kalbi ezile ezile buluşacakları yerin önüne gelmişti bile. Girmeden önce kafenin camından içeriye baktı, heyecandan eli ayağı buz kesmişti.

Ablasının çoktan gelmiş olduğunu görünce kalbinin özlemle dolduğunu fark etti. Kahvesini önüne almış tedirgin olduğu anlarda yaptığı gibi dudaklarının içini yiyordu yine. 'Bazı şeyler hiç değişmemiş demek ki !'dedi içinden. İçeri girmek için kapıyı açacağı sırada evden ayrılışı düştü aniden zihnine. Kapıyı kapayıp tekrar dışarı çıktı. Öfkeden delirmiş, anne ve babasına bağırıp çağıran ablasının sesi kulaklarını sağır ediyordu şimdi. " Ben sizin istediğiniz gibi biri olamam! Rahat bırakın artık beni. Dedemin emri altına girmişsiniz hepiniz ben girmeyeceğim. Ben hayatımı özgürce yaşayacağım. İnanmıyorum sizin inandıklarınıza, nefret ediyorum hatta! "

Ablasının dediklerini duymasın diye zorla odaya kapatılan çocuk Resul ve "lezbiyenim ben, kızlardan hoşlanıyorum !"diye duyduğu bağırtılar hücum ediyordu sanki yıllardır beynini ele geçirmemiş gibi. Ve sonrasında ardı ardına yaşanan özlem, hayal kırıklığı ve insanlara olan güven duygusunun yavaşça kayboluşu... Son görüntü ve sesleri zihninden atmak ister gibi acele adımlarla kafenin etrafında bir kaç tur attı Resul. Derin derin soluklar alıp verirken, "sen artık çocuk değilsin, aklını başına topla" dedi kendi kendine.

Eliyle yüzünü ovuşturup, soğuk havayı ciğerine çekip girdi içeri. Onlarca duygunun birden hücumuna uğramış yüreğiyle,ağır adımlarla masaya doğru ilerledi. Geçmiş gelecek birbirine girmiş gibiydi. Kendine rağmen attığı bu büyük adımlarla ikinci kez hayal kırıklığını kaldıramazdı. Tam karşısında durmuş ablasının gözünün içine bakıyordu şimdi. Sandalyesini çekip herkesin şaşkın bakışları altında "kardeşim benim !" diye sarılan ablasının kokusu geldi burnuna. O kokuyla beraber gelen tüm güzel anılar da akın etti yüreğine. Sanki korktuğunda, mutlu olduğunda yanına koşarak gittiği ablası onu hiç bırakmamış gibi... Yıllar hiç araya girmemiş gibi... Öyle tanıdık ve güven veren bir duygu içine girmişti ki! Hayat ne garipti böyle! Bazıları yıllar geçtikçe iz bile bırakmadan silinip giderken bazıları da taptaze, capcanlı kalırdı insanın kalbinde. Kolları iki yanında sarılmakla sarılmamak arasında sallanıyordu Resul'ün. İçini anlamını çok iyi bildiği tanıdık hisler sarmıştı şimdi.

İki Dünya Arasında(BxB) Where stories live. Discover now