1. Bölüm Avcı

273K 6.6K 1.4K
                                    

Selam arkadaşlar. Yeni hikayemize hoşgeldiniz❤️
Hikayemiz inşaallah beğendiğiniz gibi olur beklentinizi karşılar.

Bu ilk bölüm olduğu için yorumlarınız benim için çok önemli. Hepinizden ilk izlenimlerinizi, eleştirilerinizi, duygularınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Biliyorsunuz yorumlarınızdan esinlenerek yazdığım iki hikayemiz de kitap oldu. Siz yaptınız derken boşuna demedim. Hepsini tek tek okuyup dikkate alıyorum emin olun👍❤
Evvet! Kahvelerimiz hazır mı? Mis gibi sade bol köpüklü Türk kahvelerimiz elimizde. Efsane bir multimedyamız var. Dinleyerek okursanız daha iyi olacaktır. Hadi arkadaşlar ilk bölüm sizlerle. Keyifli okumalar iyi seyirler ☕️🐞🍀

İSTANBUL

Genç adam oturduğu banka biraz daha yaslanıp kollarını açtı. Başını havaya kaldırdı. Her şey bir kaç gün önce aldığı haberle alt üst olmuştu. Ailenin tek çocuğu, babasından sonra o ailenin başına geçecek tek kişi. Tek varis... Şimdi bu çok sevdiği şehir...

"Ben sensiz ne yaparım? Ya gelmezsen."

Genç adam soğuk yeşil gözlerini mavi denizden çekip saçları rüzgarda uçuşan kıza baktı. Bu kız kendini seviyordu peki kendi? Gözlerine baktı; soğuk, anlamsız, donuk, ifadesiz...

"Gitmem lazım. Sana gelince. Seni sevmiyorum. Bir şey hissetmiyorum. Neden geldiğini de anlamadım zaten."

Kız rüzgardan yüzünü kapatan saçlarını çekip ayağa kalktı. Denizi izledi. Sonra sevdiği adamın her zamanki soğuk yüzünü... Ne olursa olsun bu adamı seviyordu. Hem de deli gibi.

"Bu kadar mı?"

Genç adam tek kaşını kaldırıp kıza baktı. Soğuk umarsız. Ne bekliyordu ki?

"Ne bekliyordun?"

Kız içini çekip deli gibi sevdiği adamın yanına oturdu. Ellerini tuttu. Soğuk bakışları denizi delercesine bakıyordu.

"Sevgilim."

"......."

"Yolun açık olsun. Hemen gel."

***

İstanbul'da son konuştuğu kişi son söz. "Hemen gel" ve nokta. Bu kadar. O günden sonra kaç yıl olmuştu? İstanbul'dan ayrılıp bu kurak topraklara geleli... Genç adam ellerini göğsüne bağlayıp uçsuz bucaksız topraklara bakıyordu. Boş, anlamsız ve soğuk. Ailesinin tek çocuğu olması hiçbir zaman lehine olmamıştı. Annesi kaç kez hamile kalmış ve bilinmeyen sebeplerden dolayı düşük yapmıştı. Sadece kendinin yaşaması ailesinin üzerine titremesine ve bunaltmalarına yol açmıştı.

Şimdi ucu bucağı görünmeyen topraklara bakıyor ve hiçbir şey düşünemiyordu. Serin esen rüzgar, sarı ve kahve tonlardan başka  bir rengin hakim olmadığı kurak topraklar. Hepsi kendinindi ama hiçbir işine yaramıyordu. Yeşil gözleri kurak topraklara boş bakarken İstanbul'u düşündü. Üniversite okuduğu yıllar, kalabalık ortam. Şimdi gözünde tütüyordu. Buraya geleli yıllar olmuştu. Ailesinin yanındaydı ama kendini buraya ait hissetmiyordu. Babasının kısmî felç olması ve acilen buraya gelmesini istemeleri, hepsi bir anda olmuştu. Okuduğu okulla alakası olmayan bir işin başına geçmişti. Aile büyüklerinin sözlerinin kanun sayıldığı ve asla dışına çıkılmadığı cumhuriyet. Aklı erdiğinden beri sorguladığı ama sorularına cevap alamadığı bir cumhuriyet. Şimdi o cumhuriyetin başına geçmişti.

Yanında çalışan adamlara kanunlardan bahsedip haklarını almaları gerektiğini söylemişti hem de defalarca ama karşılığında boş bakışlar ya da başları öne eğik ellerini önünde birleştirip cevap veremeyen insanlar...

ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin